Fan meeting çoktan başlamıştı. Kalabalık salonda kendime bulduğum köşede oturmuş dinleniyordum. O sırada telefonuma mesaj geldi. Namjoon'dan.
Namjoon: Bayan Lee ara zamanına ne kadar kaldı?
LeeMiHi: Daha 20 dk var. Ama isterseniz öne çekebilirim. Acil bir durum mu var.
Namjoon: Maknaeler lavaboya gitmek istiyorlar.
Telefonu cebime atıp üyelerin bulunduğu masanın önüne geçtim. Fanların dikkatini çekebilmek için elime mikrofonu alıp konuşmaya başladım.
"Army! 15 dakika ara veriyoruz."
Bazı fanlar başta itiraz etsede çoktan üyeleri dışarı çıkartmıştım. Yedisini de bir arada tutarak lavaboya soktum.
"Kapının önündeyim. Hemen işini bitiren çıksın."
10 dakika sonra...
Jimin. Tamam.
Taehyung. Tamam.
Jungkook. Tamam.
Namjoon. O da tamam.
Hoseok. O da çıktı.
SeokJin. İlk o çıkmıştı.
Yoongi. Yok o hala işiyor olmalı.Erkekler tuvaletinin kapısını tıklatıp seslendim.
"Yoongi, geç kalıcağız. Hadi çık artık!"
Ses yok. Kapıyı açıp içeri dalardım da pisuvar olayını hesaba katıp beklemeyi tercih ediyordum.
Ama bendeki de sabır. Kapıyı açıp içeri baktım. Hay sikeyim böyle işi.
Birisi Yoongi'nin boğazına yapışmıştı. Zaten kısacık çocuğun ayakları yere değmiyordu galiba.
"Hop hoop, n'oluyo lan burda?!"
Siyahlı adamı ensesinden tutup geriye çektim. Boşluğuna gelmiş olsa gerek ki çekmemle bana doğru gelmişti. Ben hala ensesini tutarken yüzü neredeyse morarmış Yoongi aşağı doğru kaydı ve öksürmeye başladı.
Yoonginin öksürmesine içim acırken yüzüme yediğim darbeyle kendime geldim. O adam bana yumruk mu atmıştı. Şimdi sikicem ama ya. Ben beyaz tenliyim kesin moraracak.
Adamın ensesini bırakıp karşıma aldım. O yapacağım hamleyi beklerken tabi ki de her kadın gibi taşşakşarına tekmeyi bastım. Koca adam yere yapışıp kalırken karnıma karnına tekme atıyordum ki birisi omuzlarımdan tuttu.
"Tanrı aşkına dur artık!"
"Aptal mısın? Bu adamı öldüreceğim."
Eğilip var gücümle adamın yüzüne yumruk atmaya başlamıştım.
"Kes şunu! Geç kaldık."
Oh, doğru..
Adamı hemen bırakıp Yoongi'nin bileğini tuttum. Koştura koştura kulise daldık. Boğazı kıpkırmızıydı ve makyaj şarttı.
"Otur şuraya."
Elimle sandalyeyi gösterirken aynı zamanda ona uygun fondöteni arıyordum. Diğer üyelerin hepsi esmerdi ve bu fondötenler çok koyuydu. Kendiminkisini kullanmaktan başka çare yoktu. Makyaj çantamdan malzemeyi alıp elime döktüm. Vaktim yoktu buna katlanacaktı.
Elimle boğazındaki kırmızı el izinin üzerinden geçerken gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Canı çok yanmış olmalıydı adam onu boğmaya çalışırken.
"İyisin değil mi?"
Boğazı artık normal gözüktüğünde yerinden kaldırıp sordum. Kulisle platformu ayıran kapıdan çıkmak üzereyken cevap verdi.
"İyiyim. Şey, teşekkürler."
Onunla beraber dışarı çıktım. Platformdan aşağı inip yeniden bir mikrofon aldım elime. Fanlara bir açıklama borçluydum.
"Ufak bir sorundan dolayı geciktik. Üzgünüz."
Ben de köşeme geçip bitkince koltuğa atmıştım kendimi. Telefonumu çıkartıp biraz vakit geçirirken bildirim geldi.
Hoseok: Bayan Lee yanağınız morarmış!
LeeMiHi: Sonra anlatırım Hoseok. Fanlara odaklan.
Başımı kaldırıp ona baktım. Dudaklarını sarkıtmış endişeyle bakıyordu. Daha sonra önüne geçen kızla yüz ifadesini değiştirdi ve at ağzı kulaklarına varıncaya kadar gülmeye başladı.
O an aklıma geldi. Special'ı tamamıyla unutmuştum. Bu gün showları vardı ve BTS'in programıyla çalışıyordu.
Fanların arasından geçip platforma çıktım. Namjoon'un kulağına eğildim. Fanı beş dakika bekleyebilirdi çünkü bende o beş dakikadan hiç kalmamıştı.
"Bundan sonrasını siz halledersiniz. Sorun istemiyorum. Akşam araba göndereceğim, direkt yurda götürecek sizi"
"Siz nereye gidiyorsunuz bayan Lee?"
"Special'i programa götüreceğim. Hem sana ne be!"
Yanından ayrılıp platformdan aşağı indim. Special kesin çok beklemişti beni.
Niye hiç aramamışlardı ki beni.Daha önce arka cebime attığım telefonumu alıp bakmalıydım öncelikle. Elimi atıp telefonu alacaktım ki orada olmadığını fark ettim. Koşarken ceplerimde telefon aramak beni yeterince yavaşlatıyordu. Nefesim şimdiden kabarmıştı.
"Nasıl olsa şirket telefonu..."
Diyerek iç geçirdim. En fazla maaşımdan keserlerdi. Bulduğum taksinin neredeyse önüne atlamıştım.
Ön koltuğa oturup şirketin adresini verdim."Yalnız biraz hızlı olursanız iyi olur. Acelem var da."
Adam homurdanarak cevaplamayı reddetmişti beni. Normalde olsa haddini bildirirdim de acelem vardı işte.
Taksi şirket kapısının önünde yavaşlayınca -durunca değil yavaşlayınca- kapıyı açtım ve aşağı indim. Adamın eline gereken parayı tutuşturur tutuşturmaz koşmaya başladım.
Special lobide stilistleri ve makgözleri ile bekliyorlardı.
"Geldim! Hadi arabalara!"
Yüzleri asıktı. Hepsi Yoongi'nin yüzünden. O kendini korumayı bilseydi böyle olmayacaktı.
"Unnie, neden geç kaldın?"
Yine en anlayışlıları Danbi sormuştu bu soruyu.
"Saesang'in teki sorun çıkardı canım. Gerçekten üzgünüm."
Sessizce "sorun değil" dediğini duymuştum. Sessizce çünkü ChaeYong'un sesi onun sesini bastırıyordu.
"Kısaca yeni grubumun üyeleriyle eğleniyordum demiyorda."
"Ne saçmalıyorsun Chae?! Geç kaldım tamam ama uzamadı mı bu muhabbet?"
Sinirli adımlarla beni geçti ve arabaya doğru koştu. Bende yanımdaki grup liderleri YuJi ile show hakkında konulmaya başladım.
"Size verdiğim kağıtlardaki soruların birebir aynısı olacakmış. Tekrar ettiniz değil mi?"
"Evet unnie. Zaten kritik olan 5 soru var. Onları da ezberledik."
Her zaman sessiz kalan üyemiz Yeol sonunda bir yorumda bulunmuştu.