Keşke utanmasaydım.
Keşke her işten eve gelişinde seni kapıda beklerken 'seni çok özledim baba' diye sarılsaydım.
Keşke sana seni sevdiğimi daha çok hissettirseydim.Keşke bana korktuğumda ne yapmam gerekeni değil, yanına gelmemi öğretseydin.
Keşke her istediğim kanalı açmasaydın da, daha çok sarılıp öpseydin.Ama bunlara rağmen hissettim beni sevdiğini, bana güvendiğini, inandığını. Hissettim.
Mesela saçlarınla oynamayı severdim, saatimiz vardı seninle her çay içerken 'gız gel bakim az' derdin. Bende kıkırdaya kıkırdaya çıkardım çekyatın başına oynardım saçlarınla.Önce omuzlarına masaj yaptırırdın.
Annem her 'Aman Zeki, yapamıyor çocuk görüyorsun' dedikçe sen yapar benim kızım edasıyla bana güç vermek için 'Heh gızım tam orası valla nasıl buldun?' derdin. Yalan yok bende böbürlenirdim yani.Sonra saçlarınla oynamama karşılık sırtını kaşırtırdın, tırnaklarım hep uzundu.
Saçlarına sıra gelince ise; sanki kırk yıllık erkek kuaförü edasıyla, önce saçlarını ıslatır, sonra tarar, şekil verir ve saçlarını kesmeye çalışırdım. Beğenmezdim çünkü.
Şöyle bir bakıyorum da, hiç değişmemişim.
Beğenmediğim bir olay olunca hemen kestirip atıyorum. Ya da beğenmediğim biri.
Ama artık hiç beğenmemeye başladım. Etrafımda kimse kalmadı. Çok seçiciyim.
Yemek bile ayırıyorum artık.Bundan vazgeçmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMA Mektuplar
Não Ficçãoİçimde söndüremediğim ateşi burada yayıyorum. Kocaman bir yangın olması için.