"Of..." Yine oldukça yoğun geçen bir iş günü, gelen müşteriler ve patron yüzünden Naruto içten içe lanet ederken başka bir işte çalışamayacağı çaresizliğine de küfürler savurmaya başladı. Dışardan işi yüzünden biraz gergin ve telaşlı görünürken iç dünyası haykırıyordu. Çok net hatırlayamasa da kalbinin ve zihninin bir köşesine kazınmış bazı acı verici hisler ve rahatsız edici görüntülerle bunun sebebini kısmen biliyor ve anlıyordu.
"Naruto, neyi bekliyorsun?" Düşüncelere dalmıştı yine, yemekleri sunmaya gitmesi gerektiğini bir anda unutuvermiş ve boşluğa bakarcasına beyaz karolu zemine hissiz maviliklerle bakıyordu. "Hey, kendine gel!" Fazlasıyla dalmıştı arkadaşını bile duymayacak kadar, bu da ayrı bir endişeye mahal verdi onun için.
"Ha?!" Omuzlarından tutulup sarsılmaya başlandığı zaman kendine gelebilmişti ancak sarışın, ondan önce kâinattan bağlantısı neredeyse kopuk gibiydi. Şaşkın mavi gözler kendinden az daha uzun Kiba'ya kayarken endişeyle kendisine baktığını fark etti.
"İyi misin?" Kiba endişeyle sorarken, sarışın genç adam bir elini şakağına atıp kaşımaya ve düşünmeye başlar.
"Bir şeyler anımsıyor gibiydim." Gözlerini beyaz zemine tekrardan kaydırırken birkaç şeyler daha hatırlamaya başladığını fark etti ama her zamanki gibi bulanık ve hissizdi, sanki anlık anımsamalardan ibaretti. "Ama anladığım söylenemez." Gözlerini artık endişeden çok merakla bekleyen Kiba'ya kaydırdığında yorgunlukla nefes verdi. "Şimdilik boşverelim."
"Pekala, hangi masalara hangi sipariş?" Sarışın gencin kendisiyle yaşıt olan arkadaşı hafızasını teyit etmek için birkaç soru yöneltti. Açıkçası hatırlayacağını, yani mükemmel bir şekilde siparişlerin hangi masalara götürüleceğini bildiğini biliyordu.
"Üç numaraya Nigiri, yedi numaraya Philadelphia Roll ve on altıya ise-" Kendinden emin bir şekilde saymaya başlarken Kiba araya gülümsemesiyle girerek eliyle sarışını usulca susturdu. Naruto zaten Kiba'nın neden soru sorduğunu biliyordu, hafıza probleminden muzdarip olduğunun farkındaydı ve az önceki gibi durumlarda hafızasının yerinde olduğunu teyit ettirmek amaçlı sürekli sorular sorulurdu. Gerçi bu duruma alışmıştı.
"Pekala hadi siparişleri yerlerine ulaştır, her biri hazır ve seni bekliyor." Eliyle mutfak tezgahını işaret ederken Naruto sakinlikle başını sallayıp hızla o tarafa yöneldi. Kiba buruk bir tebessüm ile ona arkadan bakmakla yetindi, çünkü hayatı sıkıntılı ve tek yardım eden kendisiydi ve onu yalnız bırakmak istemiyordu doğal olarak.
'Tek başına hâlâ yapamaz...' Yemeğinin başına, kabakları ince ince doğramaya dönerken düşüncelere daldı yüzü dövmeli genç. Naruto'yla on üç ila on dört yaşlarında tanışmışlardı, yani o kaza tanışmaya vesile oldu desek yeridir. Büyük Ikebukuro yangınında kendisiyle tanışmıştı, Kiba'nın ailesi o binanın en üst katında restoran işletirlerdi, yani kısmen varlıklı insanlardı. Yangın sırasında Kiba bir şekilde Naruto'yu baygın ve ağır yaralı halde bulmuş ve onu kurtarmak için kendi canını tehlikeye atmıştı. Sonuç olarak ikisi de bir şekilde kurtulmuştu ama kendisi o kısmı tam olarak hatırlamıyordu, yalnızca hatırladığı şey Naruto'yu kurtarmak istemesiydi.
O olaydan birkaç gün sonra, hastaneden taburcu olduklarında Naruto'nun başı fazlasıyla dertte sayılabilirdi. Her ne kadar bir ailesi olması büyük ihtimal olsa da, ne onlara ulaşıldı ne de Naruto'ya sorulduğu halde birkaç şey hariç hiçbir şey hatırlamadı. Daha da kötüsü yaşadığı anıları sonraki güne de pek kalmıyordu. Tamamen boşlukta kalmıştı...
O olay sırasında normal ve resmi bir şekilde tanışmamışlardı aslında. Akşamüstü saatlerde olaydan iki hafta sonra Kiba, sırtında çantası olan sarışını salıncakta öylesine sallanırken yakalamıştı. Selam vermek için yanına gittiği zaman onunla tam olarak tanışmıştı.
Lâkin beklemediği şekilde Naruto hatırlamıyordu, ne yangını ne de hastane anılarını. Tek bildiği ve anımsadığı şey kötü hissiyatlar... Sanki birden hayatı sönmüş ve günübirlik yaşayan birine dönmüştü, kupkuru saman gibi bir hayata mahkum edilmişti. Kiba'ya ise tek söylediği şey kaldığı yetimhaneden kaçtığıydı ve o gün bugündür Naruto, yaralarını süratle sarıp işlerini oldukça çabuk bir şekilde toplayan İnuzuka ailesinin himayesi altına alınmıştı.
"Sen bensiz ne yaparsın bilmiyorum." Kafasını pişmeye bıraktığı yemeklerden kaldırdığında sersem bir tebessüm bıraktı gözlerini diktiği beyaz tavana. Daha sonra tavada kızarttığı yiyecekleri bir güzel servis tabaklarına yerleştirmeye başlarken eli kirlilerle dolu, dışarıdan durgunluk içinde ve garip bir psikolojiyle gelen sevdiği arkadaşına gözlerini çevirdi.
"Kiba, çıkışta konuşalım..."
***
608 Kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
07.07.2008 | NaruSasu
FanfictionAnlamsız görünen bu tarih aslında unutulmuş anıların başlangıcına aitti, fakat bizim aptal sarışınımız akıp giden zamanı umursamayıp fark etmeyecek kadar aptaldı sadece. Aslında değildi... Ama bir sevdiği vardı on yıl önceki ve unutmadan kalbinde ya...