Önü fermuarsız bir hırka giyersin yağan yağmurda.
Pencerenin dibinde çayını yudumlarsın,
Izlersin uçan kuşları,üşüyen kimsesiz çocukları sisli havada.
Yalnızsındır;
Nefesini bırakırsın cama.
Kalp çizersin ortasına iki harf atarsın,
Gördüğü kirli arabalara beni yıka yazan çocukçasına...Çiçek açan ayva ağaçlarının umuduna kapılırsın.
Bi gülüş düşünür içini ısıtırsın
Hüznünü unutur sigaranın son dumanlarını saçma sapan halkalara harcarsın.
Mecalin yoktur dikeni olduğu için gülü sevmeye,
Kasımın ortasında papatyalar ararsın...Akşam üstü olmuştur farkına varmadan,
Soba dumanına karışan keskin mangal kokuları alırsın.
Kapına dayanır üşümüş kümes hayvanları,
Gökyüzünün gözyaşı damlar çatına.Kıskanırsın çekinmeden ağlayan gökyüzünü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Içimin Rüzgarlı Yağmuru🥀
PoetryAşık olmayı değil de diş ağrısı gibi olan aşık olmanın verdiği acının tatlılığını sevmeyi deneyin... Nazınız kime geçiyorsa değil nazınızın değerini bilmeyenlere ağlayın...