Herkes o anda Alp'e odaklandı. Ne diyeceğini merakla bekliyorlardı. Derin sessizlik ortama hakimdi. Gergin dakikalar bitmek bilmiyordu. Tüm enerjilerini bu tartışmalara sarf ediyor olduklarının farkındaydılar fakat durumun önemini de içten içe biliyorlardı.
Ünal, bir süre sonra şaşkınlığını atlatıp:
"Ne söyleyeceksen söyle!" dedi. Kızgından daha çok, kırgındı. Bu kırgınlığı daha çok tepki göstermesine sebep oluyordu. Duygusal insanların kırgınlıkları genelde kızgınlık ve öfke ile dışarı vurur. Ünal da gayet duygusal biriydi.
Alp, biraz daha söylemek için düşündüğünü belli edecek şekilde gözlerini kapatıp suratını ifadesizleştirmişti. Gözlerini açıp:
"Ünal, neden yalan söyledin?" dedi. Bu çarpıcı giriş bir anda bıçak gibi herkesin içinden düşündüklerini kesmişti.
'Nasıl yani?' Mert ve Rahman, Ünal ve Alp'in konuşmasına devam etmesini dört gözle bekliyordu. Nasıl bir şey çıkacaktı ortaya? Kim yalan söylüyor? Her şeyin ortaya çıkması gerekiyordu ve çok yaklaşmışlardı.
"Hangi konuda? Ne yalanı?"
Ünal, kaşlarını çatıp çenesini çok az içeri çekerek bu soru karşısında doğal bir şaşkınlık sergilemişti. Bu şaşkınlık durumunu Mert de Rahman da fark etmişti. Şaşırması gayet normaldi. Sonuçta bir itham vardı ona karşı. Nasıl cevap vereceğini meraklı gözlerle izleyen Mert, Rahman'a doğru baktı. Rahman, bu bakışı göz kenarlarıyla süzse de kafasını çevirip Mert'e bakmayı tercih etmedi. Odaklandığı şey çok daha önemliydi. Neyi nasıl söylediklerini kestirmeye çalışıyordu.
"Rahman, kitabı en son kim gördü? Diye sorduğunda neden yalan söyledin? Görmedim dedin ama aslında görmüştün." Ciddi bir bakış da Rahman'a atan Alp, tekrar Ünal'a dönerek:
"Hadi söyle... Sen kimsin?" Ünal gerçekten kendisi miydi yoksa bir başkası mı ya da bir hain mi bilinmez ama Alp'in Ünal'a karşı güvenini kaybettiği o an için en önemli gerçekti.
"Şey... Ben..." dedi Ünal kafası öne eğik bir biçimde.
Rahman, şaşırmayı çoktan bırakmış acaba doğru kişiyi mi tespit ettik diye düşünmeye başlamıştı. Kimseye tam olarak güvenememek çok zor bir şeydi. Sağlam adımlarla ilerleyebilmek buradan çıkabilmek Nazlı'yı kurtarabilmek için duygusallıktan uzak durmalı mantıklı hareket etmeliydi. Üzülme işini sonraya bırakabilirdi fakat sonuca bu kadar yaklaşmış olmanın da etkisiyle aklına bir şey geldi.
'Tespit ettikleri kişiyi ne yapacaklar?' Ona tutup zarar veremezlerdi bunu yapacak güç kimsede yoktu. Kimse bir diğerinin canına kast edemezdi. Ortada büyük yaşanmışlıklar varken bu yapılamazdı. Peki ya kesinleşince? %100'lük bir sonuca ulaşılabilir miydi? O zaman bu sorun ortadan kalkar mıydı? Tüm bu soruları geride bırakarak önüne bakması gerektiğine karar verdi. Konuşmaya tekrar odaklandı.
Mert bir anda Ünal'ın omzuna sertçe vurarak
"Kimsin sen!" dedi. Bu çıkışa hemen müdahale olan Alp, Mert'i kollarından çekti.
"Bırak ben konuşturmasını bilirim onu." dedi Mert.
"Önce bir cevap versin. Sakin ol."
Ünal bu sarsıntıyla kısa süren durgunluğunun ardından
"Kitaplar bendeydi. Evet. Bu doğru fakat Rahman öyle bir uyandı ki açıkçası söylemeye çekindim. Ne demeliydim? Kitaplar bendeydi de ben bıraktım mı?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Paradoks(Videolu Kitap)
HorrorWattpadde bir ilk. Çok farklı bir deneyim yaşayacaksınız. Önce kitap için çekilen özel videoyu izleyecek, üzerinden hikayeye devam edeceksiniz. VİDEOYU İZLEMEDEN OKUMAYA BAŞLAMAYINIZ! İzlediğiniz videodaki kişiler, kitabın karakterleridir. Kitapta...