"Onu bulmam gerek!" bunu söylerken hırslı, sinirli bir o kadar da bitkindi. Sağlıklı düşünemiyordu dinlenmesi gerekiyordu fakat bunu yapacak zamanı yoktu. Bunun farkındaydı. Hemen ayağa kalktı, harekete geçmek istedi. Bu sırada herkes Rahman'ın döndüğüne sevinmekle şaşırmak arasında bir tepki vermişti. Rahman'ın bu yaşadıklarından sonra her ne kadar inanmasa da etrafını daha fazla gözlemleyeceği kesindi.
Kafasını toparlayamıyor, mantıklı düşünemiyordu. Bıraksalar birkaç sene uyuyabilecek gibiydi fakat izin verseler dahi kafasında dolaşan onlarca şey onu bırak uyumaya, basit bir matematik işlemini yapmasına dahi gerekecek konsantrasyonu sağlamasına izin vermiyordu. Bu hal onu içten içe bitiriyordu. Yapması gereken şeyin kalkıp adım atmak olduğunu düşünüyordu. Çok da düşünme işlemi için vakit ayırmıyordu. Bir çeşit şoktaydı fakat farkında değildi.
Alp, Rahman'ın hareketlenmesine karşı ona doğru bir hamle yaptı. Kolundan tutacak gibiyken ani bir hareketle Rahman kolunu çekip
"Dokunma!" diye bağırdı. Bu öfke krizi karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Alp, diğerlerine doğru bir bakış attı. Ünal ve Mert de kendi arasında kısa süreli göz kontağı kurduktan sonra birbirlerini sakinleştirmek amacıyla, sorun yok maiyetinde kafalarıyla onaylama hareketi yaptılar.
Etraf alacakaranlık tadındaydı. Tavanda loş ışık süzen florasanlar ve kulaklara o klasik ince cızırtı sesi hakim oluyordu. Bir koridor soğukluğu vardı etrafta, yerde halı kaplama, duvarlarda çizik ve binanın eski olduğunu belli edercesine rutubet kabarıkları ve tabii o ağır nem kokusu...
Rahman ilerlemeye başladı. Adımı attığı gibi arkasına dönüp
"Devam ediyoruz" dedi.
Diğerleri de yavaş ürkek adımlarla Rahman'ın peşinden yürümeye başladı. Merdivenlere ulaştılar. Etrafta ekstra hiçbir şey yoktu. Rahman, önden hiç kimse ile konuşmaya yeltenmeyeceğini çok belli edercesine arkasına bakmadan ilerliyordu.
Aklına tam bu sırada bir şey geldi. Ceset...
"Ceset nerede?" dedi hemen arkasına dönüp. Biraz göz ucuyla diğerlerini incelerken cesedin yanlarında olmadığını fark etti.
"Aşağıda mı bıraktınız?"
"Hayır. Odada sıkışıp kaldı." Dedi Mert.
"Nasıl yani!" diye şaşırdı Rahman. Bilinci burada değilken neler olduğunu sormayı akıl etmemişti. Çok net düşünemediğini tam da bu sırada fark etmişti.
"Sen gidince oda belli aralıklarla sıkışmaya devam etti. Ne olduğunu anlayamadık. Son saniye kapı açılınca hızla çıktık o sırada duvarlar daha da hızlandı. Çekemedim... Kendimi dışarı zor attım." Dedi Mert. Üzgün bir ses tonuyla olanları anlatıyordu. Bu sırada Mert'in suçluluk duymaması ve sakinleşmesi için Ünal kafasıyla yavaşça aşağı yukarı yaparak olayı doğallaştırmaya çalışıyordu.
Rahman bunları dinlerken bir yandan önüne bakmaya çalışıyordu. Diğerleri daha da aşağıda kalmıştı bu sürede. Ayrıntılarda boğulmak yerine hareket etmeyi tercih ediyordu. Düşünmekten öte hareket odaklıydı. Bu hiç olmadığı biriydi aslında. Zaman kaybetmek o an için isteyeceği son şeylerden biriydi bu yüzden acele ediyordu. Bir yandan sorular sorup bir yandan yürümeye devam ediyorken; ışığın tam olarak aydınlatmadığı bir kesimde aniden sert bir cisme kollarını dayadı. Kısa bir süre yokladıktan sonra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Paradoks(Videolu Kitap)
HororWattpadde bir ilk. Çok farklı bir deneyim yaşayacaksınız. Önce kitap için çekilen özel videoyu izleyecek, üzerinden hikayeye devam edeceksiniz. VİDEOYU İZLEMEDEN OKUMAYA BAŞLAMAYINIZ! İzlediğiniz videodaki kişiler, kitabın karakterleridir. Kitapta...