Hiç bilmezdim baharlarımın elimden alınacağını, güzlere mahkum edileceğimi...
İyi okumalar dilerim...
Esra Yalçın'dan anlatım...
Bu karşımdaki şeytan da kimdi böyle?
Aşığı olduğum mavi hareler yoktu karşımda, hırsla harmanlanmış karanlık bir çift gözle baktı yüzüme. Her bakışında daha da çok korktum ondan, kaçmak istedim. Oysaki hesap sormaktı niyetim.
Tehdit etmek ne demekti?
Yaptıklarının hesabını sormak ve onu hayatımdan tamamen çıkartmak için gelmiştim buraya. Ama öyle bir Ali vardı ki karşım da, ruhumun katili, kanımı da akıtacak bir katil gibiydi.
Öfkeli soluklar alıp bir hışımla fırlattı beni. Sırtım duvara çapma etkisiyle bir hayli acımıştı. İster istemez yüzümü buruşturdum. Derince nefes alıp nefretle baktım yüzüne. Bir adım daha attı bana doğru "bakma lan bana öyle, her zaman aşkla bakan gözlerin de korku nefret görmek istemiyorum".
Sırtımı duvara yaslayarak dikleştim. Yine derince nefes alıp "çünkü aşık bir kalbim, sana vereceğim bir ruh bırakmadın. Benden görebileceğin tek şey nefret" dedim.
Hızla yanıma gelip bir tokat attı ki böylesine bir acı hiç tatmamıştı yüreğim. Aniden başımı çevirip "NEFRET EDİYORUM SENDEN, ÖLESİYE NEFRET EDİYORUM ANLADIN MI? MİDEM BULANIYOR SENDEN, BÜTÜN HÜCRELERİMLE SENDEN NEFRET EDİYORUM" diye var gücümle bağırdım.
Ve yine bir tokat daha attı. Yere yığıldım.
Bu Ali olmaz, bu benim yıllarca aşık olduğum Ali'şim olamaz. Boğazımı acıtan hıçkırığı daha fazla içimde tutamadan dudaklarımın arasından yıkık evin duvarlarına bıraktım.
Öyle çok ağlıyordum ki nefes almakta güçlük çektim. Ciğerlerim ağrıyordu artık, hem ağlamaktan hem de düzenli nefes alamamaktan. Ali yanıma gelip kollarımdan tutarak beni ayağı kaldırdı.
Sadece kısacık bir an hüzün gördüm gözlerin de ama dediğim gibi sadece kısacık bir an. Belki de gözlerim yanıldı beynim yanlışlığa inandı. Tıpkı kalbimin yıllarca ona inanıp onu sevdiği gibi.
Ali yüzümün her yanına baktı, baktı, baktı "seni kimselere vermem duydun mu beni? Benim karım olmayacaksın ama başkalarının karısı da olmayacaksın. Her kez bu masum yüze aldanıyor tıpkı benim aldanıp senden vazgeçemediğim gibi. Ama öyle bir ders vereceğim ki sana bir daha kapı dışarı çıkamayacaksın" diyerek yine yüzüme tokat atmıştı.
Ben söylediklerini idrak etmeye çalışırken o hiç durmadan düşmanına vuruyormuş gibi vuruyordu bana.
Dayanamayarak çığlık atıp elinden kurtuldum. Onu bu denli çılgına çeviren şey neydi?
Ali bana bunları yaşatacak kadar aklını nasıl yitirdi?
Gözyaşlarımla ona bakıp "neden Ali? Neden bunları yaşatıyorsun bana? Ne hakla bana vurursun?
Ben, bana yaşattıklarına rağmen sana bir hesap sormamışken sen neyin bedelini ödetiyorsun bana?".
Ali öfkeyle ellerini saçlarına geçirip "her gün biri istiyor seni, bir gün Murat, bir gün Ömer şimdide Kerim. Hepsini öldürürüm, senide gebertirim duydun mu lan beni? Sen ölene kadar bana ait kalacaksın".
Şaşkınlıkla yüzüne baktım, gerçekten aklını kaybetmiş bir haldeydi. Tekrardan dik başlılığımla "Ali bu ailemin ve benim vereceğim karar, seni asla ilgilendirmez. Bu benim hayatım anladın mı? Kiminle evleneceğime ben ve ailem kara verir sen değil".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I KIYAMET (RAFLARDA)
Fiksi RemajaBir iddia uğruna harcanan hayatımın mücadelesiydi benimki. Ege güneşine rağmen soğuk bir Ekim gecesinde yaşamıştım kıyameti. Ve aynı gecenin kurşuni renginde bir Devrim'e adım atmıştım. İlk acıyı yaşamış, ilk yangınım da kül olmaya yüz tutmuşken...