yanlış adamı sevdiğinizi fark ettiğinizde yaşadığınız hayal kırıklığı, kırılan cam çerçeve sesinden ziyade patlayan bi bina gibi parçalanmışlık gürültüsüne maruz bırakır insanı.
yanlış yolda olduğunuzu hissedip doğru yolu aramaya koyulamazsınız da. seviyorsanız, artık çok geçtir. ondan başka yolunuz yoktur. bunu geç ya da erken fark etmek bi şeyi değiştirmez. bi hastalık değildir çünkü bu. kaldı ki olsa olsa tedavisi olmayan ölümcül bi hastalık olabilir bu.
sırat sandığınız köprünün ortasında onun aslında sırat olmadığını, sizi bekleyenin cennetin tam aksi olduğunu fark ettiğinizi düşünün. öylece kalakalıyorsunuz. ne ileri adım atacak kadar aptalsınız, ne geri gidecek kadar cesur. aşağıya düşseniz dipsiz bi uçurum. elleriniz, yüreğiniz titriyor. cehennemin harlı ateşi ta oralardan içinizi yakmaya yetiyor. yolun başında içinizin ısındığını hissedip o sıcaklığa kapılarak ilerleyen siz, şimdi o sıcaklığın sizi yaktığından yakınıyorsunuz. ne büyük çaresizlik! saç telleriniz bile titriyor. ses telleriniz aşağı kalmıyor, konuşurken onlar da titriyor. konuşuyorsunuz, cehenneme bakarak. “seviyorum işte seni, yakmasan olmaz mı?” diyorsunuz. cehennem ukala bi tebessüm atıyor size. “yanmayı göze almadan sevebilecek kadar ahmak mıydın? bu kadar mı acemisin aşkta?”diyor. aslında o hiçbir şey demiyor. siz o tebessümden bunu çıkarıyorsunuz. “buraya kadar geldim, cayır cayır yanayım da bu hikaye bitsin” diyorsunuz. ama adım atamıyorsunuz işte. kahrolasıca ayaklarınız gitmiyor. bacaklarınız da titriyor çünkü. baştan aşağı titreyen, terleyen, pes etmeye dahi gücü olmayan bi kadın oluyorsunuz. acınası bi kadın.
durup geçmişinize bi göz gezdiriyorsunuz.“bi önceki de yanlış adamdı, karşıma çıkıp hayatıma girmeye çalışan diğerleri de… o halde doğru adam diye bir şey yok. doğru tebessüm var, insanı aşka maruz bırakan.” diye iç geçiriyorsunuz. onun tebessümü aklınıza düştüğü an, cehenneme koşar adım ilerlemeye başlıyorsunuz. her adımda hayal kırıklığının o bina patlatan sesi, koca bi şehrin yıkılış sahnesine dönüyor, kaotik bi gürültüyle ilerliyorsunuz. bilmiyorsunuz ki yolun sonunda “içindeki sesi dinle” diyen ahmak bilgenin gırtlağına bi usturayla şiir yazmak isteyecek kadar nefret edeceksiniz ondan. “iç sesimin de canı cehenneme!” diyerek daha hızlı ilerliyorsunuz. müthiş bi iç karışıklık!
her neyse.
az önce yanlış ateşte yanmaya körü körüne razı olan bi kadının hikayesini okudunuz. yanacak mı, henüz ben de bilmiyorum. bilmek de istemiyorum. benim merak ettiğim, cehennemin kadın için ne düşündüğü. kadını yakmak için mi harlıyor, yoksa o kadın için mi yanıyor. bunu cehennem dile gelmeden bilemeyeceğiz.
bu arada,
tüm cennetlerin canı cehenneme!
-Mavi Tuğba Karademir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birkaç Karalama
PoetryHer şeyden sıkıldın mı ? O zaman doğru yerdesin. Şimdi hangi ruh halindesin. Aşık ? Sıkılmış ? Umutsuz ? Üzgün ? Belkide hepsi. Bu çalışma bunların hepsini kısa bir anlığına unutman veya hepsini dile getirenlerin düşüncelerini okuman için var. Bir o...