Gözlerim parmağı ile aynı doğrultuda ilerlerken gördüklerim hiç ama hiç normal değildi, aman Allahım!...
Annem...Annemin yattığı yer kanlar içerisindeydi, sanki annem kan ile dolup taşan bir küvete girmiş ve banyo olmuştu, midem ağzıma gelmek üzereydi ve daha fazla dayanamayarak hemen ağzımı sıkı tutup karşıda gördüğüm çöp kutusuna bir anda istifra ettim.
Benim kana acayip derecede fobim vardır ne zaman görsem kendimi hiç tutamam ve kaybederim. Şimdi karşılaştığım bu durum okuldayken gece yine gördüğüm kâbusla hemen hemen aynıydı orada da üvey babam annemi bıçaklıyordu ve ben yine dayanamayıp yerin sert zemini ile bir kez daha karşı karşıya kalmıştım. Kâbusumda üvey babamdı peki ya şimdi kim?
Ben yine düşünce yağmuruna tutulup ıslanmışken odaya çoktan doktor, hemşire ve geçen sefer ki polis doluşmuşlardı. Doktor , durumun ciddi olduğunu fark ettiği sırada bağırarak aceleyle hemşireden birşeyler istiyor, polis ise emniyeti aramış durumu izah ediyordu. Selma teyze ise çoktan şoka girmişti bile, içinden ağlıyarak birşeyler sayıklıyor yanındaki hemşirede ona destek olmaya çalışıyordu.
Ben ise ne durumdaydım? Cevabı şu, herkesten çok ben felakettim bide içime baksanız tam bir yangın yeriydi artık yaşamak istemiyordum, yaşadıkça hayatın acı yüzü ile yine karşılaşacaktım. Hiçbir zaman umutlarımın karşılığını alamadım ama vazgeçemiyordum da ne kadar çok olay yaşarsam o kadar umut ediyordum...
Şimdilik ne annemi düşünecek haldeydim nede bitik hâlde olan Selma teyzeyi sadece biraz da olsa huzur istiyordum sadece huzur... Kendimi hemen hastahanenin dışında, en ulu ve tenha bir yerine atıp içimi boşaltmam gerekiyordu, eğer bağırıp içimi boşaltırsam en azından içimdeki bu harabeye bir çare bulabilirdim.
Düşündüğüm gibi yapıp herkesten, herşeyden kurtulma çabası ile koşarak hatta hıphızlı, kalp atışımın hızına aldırmadan, ayaklarım ağrır diye düşünmeden koşmaya başladım. Etrafta ki insanların da bakışlarını ve düşüncelerini de hiç umursamadan koşuyordum hemde hiç durmadan... Hastahaneden olabildiğince uzaklaşmaya başladım artık çok yorulmuştum sırtımda ki bu yükleri tek başıma taşımaktan, ufakta olsa mutlu gibi görünmekten, ne olursa olsun hâlâ içimdeki bu umutla yaşamaktan, hiç acı çekmiyormuş gibi yapmaktan, insanlara iyi görünmekten çok yorulmuştum ama hayat yorulmuyordu bana acı yüzünü göstermekten, beni çaresiz ve yapayalnız bırakmaktan zevk alıyordu ve usanmıyordu...
Yorulduğumu fark edince kendime aniden bir fren yaptım ve içimi rahatlatmak edasıyla isyan etmeye başladım. "Yeter! Artık yeter, yoruldum , ayakta duramıyorum artık, tek başıma bu ağır yükleri kaldıramıyorum, dayanamıyorum artık! Hiçbirşey düzelmiyor, tam işler yoluna giriyor ama ne oluyorsa ipin ucu elimden sürekli kaçıyor... Yeterr! Allahım ne olur yardım et , bana dayanma gücü ver yoksa giderek tükenip kaybolucam..." dedim çaresiz bir şekilde. Gözyaşlarım artık gözlerimi yakıyordu etrafta ki insanlar boş gözlerle bana bakıyorken bir anlık sinirim ile, "Ne bakıyorsunuz, çokmu hoşunuza gidiyor, dönün lan önünüze!" Hiç kimse cevap vermiyordu kadının biri eşine, "Kalk hadi bey, bu kız çıldırmış! " kadının söylediği söze ilk gülümsesem de sonradan kendimi toparlayıp, "Evet çıldırdım varmı bir itirazın varsa gelde karşım da konuş!" Daha çok çıkıştığımda ise, kadın apar topar kocasının kolundan tutup hızlıca ikiside arkasına bakmadan yanımdan uzaklaştılar.
Dıştan görenler bile beni deli sanıyorlardı, şimdi ben ne yapacaktım, kime gidecektim? Tek güvenle sığındığım limanı, yani annemi de kaybetmek üzereydim, annemin o anki hali hâlâ aklım da ve gözlerimin önündeydi ne zaman çıkmıştı ki!... Telefonumun aniden çalması ile düşüncelerden azda olsa kurtulabilmiştim. Telefonun ekranında yabancı bir numaranın beni aradığını gördüm ilk açmak istemesem de meraktan besbelli çatlıyordum. Şimdi kimse ile uğraşamazdım kesin benim ile konuşacak sonra da yanlış kişiyi aradığını söyliyecektim ama bu kadar çok şeyi yaşayacak kadar vaktim yoktu, zaten çokta üşenmiştim hemen telefonu arayan kişinin üstüne kapattım ve yine sizinde artık yeter dediğiniz düşüncelere tekrardan daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÂBUS
Teen FictionBir kuş misali hayatımdan uçtu gitti. Ben ise gidişine sadece bakmak ile yetindim. Önce yüreğim sonrada ruhum ve bedenim taşıyamayacağım yüklerin arasında mahsur kaldı. Olmam gereken yerden çok uzaktayım. Belki de yoruldum, bilmiyorum öyle karışık...