3

255 13 17
                                    

Okulun merdivenlerinden inerken kalbim küt küt atıyordu acaba nereye gidecektik. Okul kapısından dışarıya çıktığımda Junkook'un arabaya yaslanmış beni beklediğini gördüm. Ona doğru yürürken annemin ölümünün benim sebebim olduğunu hatırladım. Doğum yaparken ölmüştü. Bunu başıma kötü bir olay gelmeden öne hatırlardım.Tam okulun ortasına gelmiştim ki önüme biri geçti ve beni durdurdu. Yere bakarak yürüdüğümden topuklularını gördüm. Yavaş yavaş yukarıya doğru çıkardığımda gözlerimi önce kısa vücuduna yapışan eteğini daha sonra elleriyle tuttuğu çantasını son olarak ise gömleğini ve cekedini gördüm. Yüzüne baktığımda kırmızı rujlu dudaklarını , kahve tonunda far sürmüş gözlerini , her birinde üç küpe olan kulaklarını ve açık olan fönlü saçlarını gördüm.
- Merhaba canım.
-Merhaba?
Bu kadın bana kötü bir enerji vermişti.
-Ben bu okulda yeni görev yapmaya başlayacak bir öğretmenim.
-Aaaah anladım
İçim bir nebze olsun soğumuştu ama hala kötü hissetmemin sebebi neydi? Kadının arkasında arabaya yaslanmış hala beni fark etmeyen Jungkook'a baktım.
- Aslında sana Jungkook'u gördün mü diyecektim. Karısıyımda onun haberi yoktu sürpriz olsun istedim.
Dediği şey ile adrenalinin dibine vurmuştum...Nasıl anlatabilirim? Korkarsın ama aynı zamanda kırılırsın hayır kırılmazsın şaşırırsın hayır hayır şaşırmak az kalır. Sadece korkarsın. Aynı anda gözlerimi Jungkook'a çevirdiğimde aynı anda gözlerimiz buluştu bana bakarken ne oldu der gibi bakıyordu.
- Tam arkanızda bayan. Arabaya yaslanmış size bakıyor.
- Ahh gerçekten mi?
Saçını düzeltir gibi yaptı
- Güzel miyim?
Dediğinde ona baktım
-Dünya üzerinde gördüğüm en güzel kadınsınız.
Hayır ağlama hayır son 20 saniye dayanabilirsin.
- Çok teşekkür ederim. Benim sınıfımda olmamı umut ediyorum. Yarın görüşürüz tatlım.
Dedi ve arkasını döndü. Gözlerimi Jungkook'a çevirdiğimde şaşkınlıkla buraya baktığını gördüm. O an gözümde akmayacağım diye bağıran yaşlar birer birer düştü. Önce sol taraftan aktı. Kalbimin ağrısı onu güçsüzleştirdiyse demek. Jungkook karısını dudağından öptü ve sarıldığında bana baktı. Hala aynı yerde duruyordum. Dudaklarını oynatıp tam bana bir şey diyecekti ki koşmaya başladım. Ağlayarak koştum, önce bilmediğim ara sokakları geçtim geçerken hissettim rüzgarın vücuduma yaydığı yaşamaya başladığım ilk günkü yalnızlığı, hayatımın her gününün yalnızlığını. Tam 2 saat ya koştum ya yürüdüm ya ağladım ya da sustum ama hiç konuşmadım. Ne kendimle kavga ettim nede içimde jungkook'la. Neden peki? Sevdiğim adam ve karısı.... karısı ve sevdiğim adam aynı okulda bana ders verecek. Sevdiğim adam... karsı... ya suç bendeyse ya bu olanlar benim hiç olmayacak birine aşık olmamın cezasıysa? Elimdeki telefon bilmem kaç kez çalmıştı. Ekrana baktığımda Jungkook'tan 40 mesaj 12 arama olduğunu gördüm. Evin olduğu sokağa girdiğimde hava bayağı kararmıştı. Kapının önüne geldim açtım ve içeriye girdim. Kapının girişinde duran askılığa baktım ve çantamı yere attım. Üstümdeki ince çekedi kollarımdan yavaşça sıyırıp yere attım. Koridorun sonundaki odaya doğru ağır ağır adım atarken üzerimdeki gömleğin düğmelerini tek tek çıkardım ve yarı yolda onu da yere attım. Sonra kapıya varmadan 5 adım ötede üzerimdeki eteğide yer ile buluşturdum son adımımda ise tokmı çıkarmıştım. Kapıyı açıp odama girdiğimde etrafıma baktım. Kendimi banyoya giremeyecek kadar yorgun ama yatağa giremeyecek kadarda kirli hissettim. O yüzden yatağımın yanına yere oturdum ve karşı duvara baktım. Saatlerce duvara baktım. Dış kapının açılıp kapanma sesi gelmişti. Sonra ayak sesleri duydum, birer birer sanki her şey ağır çekime alınmıştı. Odamın kapısının açılış sesini duydum ama ben yinede o tarafa bakmadım hala duvara bakıyordu. Altımda buz gibi beton, ayaklarım karnıma doğru çekili , ellerim bacaklarımı sarmış , kafam duvara dayalı.
-Min Hee?
Endişe dolu sesi duyduğumda ona yinede bakmadım. Ona kızgın kırgın değildim. Kendimle savaşıyordum. Yanıma geldiğinde eğildi ve tam beni kucaklayacakken kadın parfümü kokusu aldım ve ona döndüğümde eğildiği için açılan köprücük kemiğinde bir kızarıklık gördüm. Tam ellerini uzatacaktı ki sol elimle elini ittirdim. Ağlamam gerekirken Gülümser ya da dalga geçer bir ifadeyle yüzüne baktım.
- Bari karınla sex yaptıktan sonra yıkansaydında gelseydin. Onun kokusu üzerine sinmişken değil.
Çok doluydum hem bana karşı hem ona karşı çok doluydum.
- Min Hee be-ben...
- Lütfen... lütfen sadece git beni yalnız bırak. Lütfen yarın okulda seninle konuşmak istediğim şeyler var.
-Min Hee bak lütf-
Gözlerim dolmaya başlamıştı.
-Jungkook Lütfen git.
Titreyen sesimi duyduğunda elini yumruk yapmıştı ve ayağa kalkmıştı. Diyebileceği en soğuk sesle
- Yarın görüşürüz.
Diyip çıktı. Dış kapının sesini duyduğumda 20 saniye sonra-
-YAZARIN ANLATIMIYLA-
Genç oğlan arabaya binmiş sokağın başına gelmişti. Genç kız ise o tam sokağın başına geldiğinde yüzünden süzülen yaşlarla bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Ne yapacaktı? Yarın genç oğlana ne diyecekti? Karından ayrıl mı diyecekti? Ayrılalım mı diyecekti? Ne olursa olsun beni bırakma mı diyecekti? Daha o bile bilmiyordu. Genç oğlan gecenin karanlığında siyah bir arabayla hızla giderken kızın gözyaşları ikisini de boğuyordu. Kızın ağlaması arttı adam hızını arttırdı. Kız boğulacak gibi hissetti, sol şeritteki araç genç adamın arabasına çarptı. Kız öksürüklere boğuldu genç oğlan oluk oluk kanadı. Kızın nefesi kesildi oğlan ölecek gibi oldu. Kız simsiyah bir odada nefes nefese kalırken adam simsiyah kanadı. Bir dere vardı kapının önünde kapının kilidi kırıldı , kapı açıldı, nehir odayı doldurmaya başladı, oda dolunca , ruhlarını sevişerek nefes aldırmaya çalışan iki gençten kız bayıldı , oğlan öldü...sonra bahçedeki çiçeklerin rengi ateşin kırmızısına , ateşin sıcaklığı ise bahçedeki çiçeklerin soğukluğuna karıştı...

Teacher JJK +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin