Multi: Bora (sen nasıl bu kadar mükemmel olabiliyorsun yav!?!?!!?)
Hissettiğim depremle birlikte uyandım. Uykulu halde kulağımda çınlayan hani şey oluyor ya okullarda tatbikatların için bi zil çalıyorlar işte o zil sesiyle beraber çığlık attım. Gerçi çığlığım bebeklerin ağlamadan önceki öncüleri gibi çıktı. Höüv. Höüüüv. Höööüüv. En sonda da HÖÖÖÖÖÖÖÖÜÜÜÜÜÜVVVV diye bağırıyorlar ya öyle. Anladınız herhalde ya, anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Neyse daha fazla açıklama yaparsam benden iğrenmeye başlayacaksınız.
Öhöm nerde kalmıştık. Benim çığlığımla zil sesi (tekrar anlatmayacağım :p) durdu. Burnuma değen şeyle gözlerimi açtım ve abimin ayaklarıyla karşılaştım. Ayaklarını ağzıma sokacağı sırada bacağını çimdikledim.
"Uyanman için deprem olduğuna mı inandırmam lazım?"
Kısık gözlerle halının üzerinde abime baktım. Deprem zannettiğim şey abimin beni yataktan düşürmesiymiş. Çok NORMAL şeyler zaten bunlar.
Kolumdan hayvanca bir şekilde çekip beni kaldırdı ama yeni uyandığımdan ve beynim daha uyku modunda olduğu için abime ayak uyduramayıp sırtüstü yere çakıldım.
Acı içinde abimin bacağına vurdum. "Aferin sana. Çok da güzel oldu git yüzünü yıka. Okula geç kalırsan bu sefer müdür seni bayrak direğine bağlayıp bayrak diye sallar." Durdu. "Ya da seni direkt bayrak direğine oturt- AHH!!?"
Bacağının çimdik attığım yerini tutarak odamdan çıktı. Abim kapıyı çarpıp çıktı. Arkasından bakarken kafamı yukarı kaldırıp dua etmeye başladım.
"Allah'ım sen mevzuyu biliyorsun. Amin."
Uykulu bir forma giyme, uykulu bir kahvaltı ve soğuk havada uykulu bir okula yürüme.
Erken geldiğim için sınıfta kimse yoktu. Çantamı sırama fırlattım. Kafamı sıraya koyup uykuma kaldığım yerden devam ettim.
Birkaç dakika sonra kafamın kaldırılmasıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda Bora'nın kafamın altına katladığı ceketini koymaya çalıştığını gördüm. Uyandığımı fark edince kafamı ceketin üzerine koyup gözlerimi eliyle kapattı. Tekrar uyumadan önce son duyduğum şey Bora'nın fısıltısıydı.
"Daha zile çok var."
Duyduğum gürültüyle uyandım. Herkes öğretmen masasının önüne toplanmıştı. Bora'nın bağırmasını duydum.
"LAN SALAK!"
Sonra da Tuna'nın inlemesini. Ayağa kalkıp öğretmen masasının yanına gittim. Yerde baygın bir halde yatan matematikçiyi görmeyi beklemiyordum. Aman hiç de sevmiyorum zaten kalsın yerde.
"Bu dönem bizim sınıfta bayılan ikinci öğretmen olmak nasıl bir duygu?" Ses gelmeyince kadını ayağımla dürttüm. SALAK! KADIN BAYILMIŞ BİR DE CEVAP BEKLİYORSUN.
Deniz birilerini çağırmak için sınıftan çıktı. Bora'ya sorar gözle baktım. Ofladı.
"Hoca defteri imzalamak için kalem istemişti. LAN İLKOKUL ÇOCUKLARI GİBİ KALEMİ HOCAYA İLK ULAŞTIRAN OLMAK İÇİN İKİ KİLOLUK KALEMKUTUNU NİYE KADININ KAFASINA FIRLATIYORSUN!?" Yerden aldığı kalemkutuyu Tuna'ya fırlattı.
Kendimi tutamayıp yine çok ciddi bir ortamda gülmeye başladım. En azından bu kez gülmem başka birinin daha gülmesine neden oldu.
"Nelerle uğraşıyorum ben ya." Bora kolumdan tutup beni sıraya oturttu. "Gitsin kalemkutuyu fırlattığı gibi müdüre açıklamasını yapsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SARMA SCHOOL
Humor*THE SARMA SUMMER adlı kitabın ikinci kitabıdır.* "Okul maceralarıma hoşgelmediniz çünkü ben de hoşgelmedim. Okuldan nefret ediyorum. Okuldaki derslerden, öğretmenlerden, öğrencilerden nefret ediyorum." "Hepsinden mi?" "Bora sen nerden çıktın yine?"...