Sabaha kadar onları dinledim. Bir süre sadece sohbet ettiler. Sonra ders çalıştılar. Soo kısa sürede sıkılınca film izlemeye karar verdiler.
Soo film izlerken farklı tepkiler verirdi. Bunu kısa sürede öğrenmiştim. Filmin yarısına doğru sesi git gide azalınca merak ettim. Odadan çıkıp yavaş adımlarla salona gittim.
Soo film izlerken koltuğun köşesinde uyuyakalmıştı. Arkadaşı da öylece onu izliyordu. Bir anda yerinden kalkıp onun yanına gitti. Yanağından öpüp battaniyeye uzandı. Onun sadece yakın bir arkadaş olduğuna inanmak zordu. Soo için öyle olsa bile Sehun'un farklı düşündüğüne emindim.
Yeni geliyormuş gibi odaya gidip kapıyı açtım ve sesli bir şekilde kapattım. Salona girip Sehun'a baktım.
"Soo neden burada uyuyor?"
"Film izlerken daldı. Bugün yorulmuş olmalı."
"Odasına götüreyim."
"Ben yaparım Jongin. Sen en iyisi odana dön."
Bu tavrı canımı sıkmaya başlamıştı. Sıcak bir tanışmadan sonra böyle olması saçma geliyordu. Karşısına dikilip gözlerine baktım. Sadece aşık biriyse ona kızmaya hakkım yoktu. Fakat karşılığı olmayan bir şey için sınırları zorluyorsa susamazdım.
"Gel benimle."
Bileğinden tutup mutfağa götürdüm. Onun hayatına aniden giren bir kanun kaçağıydım. Cinayetten aranıyordum. Hatta belki de masum olduğum bile yalandı ve onları kandırıyordum. Fakat tüm ihtimallerin karşısında duran bir şey vardı. Gerçek hislerim..
Ailesini özleyen, ölüm korkusundan acısını bile yaşayamayan ve açlıktan günlerce ağlayarak uyuyan biriydim. Psikolojimin iyi olduğunu düşünmüyordum. Yine de hislerimden emin olacak kadar kafam yerindeydi.
"Ona ne kadar yakınsın bilmiyorum ama şu gizli savaşı bitir artık."
"Öyle bir şey yok."
"Var Sehun."
"Ondan hoşlanıyorum. Tamam mı?"
"İtiraf etmen çok da zor değilmiş demek ki."
"Ona söyleyemem ama aniden gelen birinin de aramıza girmesine izin veremem Jongin."
"Aranıza girmek? Endişelenme onun en yakın arkadaşı olmaya çalışmıyorum."
"Aşktan gerçekten anlamıyorsun."
"Belki.. Ama senin de anladığın söylenemez."
"Hislerimi küçümseme."
"Aşık olduğum birine yaklaşmak için onunla dost olma salaklığını asla yapmam."
"Damarıma basıyorsun."
"Ne yapacaksın? Polise ihbar mı edeceksin?"
"Soo da tutuklanır. Bunu yapmam."
"O zaman?"
Öfkeyle birbirimize bakarken Soo'nun sesiyle uzaklaştık. O kahvelerin bulunduğu kutuya uzanınca ben de fincan çıkardım.
"Heeey! Neredesiniz?"
"Mutfaktayız Soo. Jongin de burada."
Sinirle bana bakıp kapıya döndü.
"Ne yapıyorsunuz burada?"
"Kahve içeceğiz. Sen de ister misin?"
Teklifime yanıt Sehun'dan geldi.
"Uykusu bölünmesin. Ben de içmekten vazgeçtim. İçeri geçelim Soo."
Beklemediğim anlamsız bir savaşın içine düşmüş olmak hiç hoşuma gitmiyordu. Biri için başkasıyla savaşmak bana göre değildi. Yeterince sorunum varken aşk kapışmasıyla ilgilenemezdim.
Kahve kutusunu ve fincanları kaldırıp odaya gittim. Dolaptan çantamı çıkardım. Telefonumda ailemin fotoğrafı vardı. Her şeyi unutup onlarla özlem gidermek istiyordum.
Telefonu ilk açtığımda arayan numaraların bildirim mesajı geldi. Arayan kişiye telefonu açtığına dair mesaj gidecekti. Hesap edemediğim için korkuyordum.
Mesajı açtığımda elli yedi kez annemin telefonundan arandığımı gördüm. Bunun şaşkınlığını yaşarken telefonum çalmaya başladı. Annemin telefonunu alıp bana ulaşmak için kullanıyorlardı. Başka bir açıklaması olamazdı.
Panikle telefonu kapatıp kaldırdım. Son sinyalin geldiği yeri bulabilirler miydi? Telefonu açtığım için yerimi tespit edebilirler miydi?
Aslında daha büyük korkularım vardı. Sehun'un ihbar edemeyeceğine emindim artık. Soo'yu tehlikeye atamazdı. Fakat yerim bulunursa ona zarar verebilirlerdi.
Birkaç saat yatakta oturup bekledim. Soo'nun uyduğuna emin olunca salona gidip Sehun'u uyandırdım.
"Ne var?"
"Konuşmalıyız."
"Ne konuşacağız?"
"Ben gidiyorum Sehun."
"Nereye?"
"Bilmiyorum."
"Anlamıyorum."
"Buradan gidiyorum."
"Neden?"
"Telefonumu açtım. Yerimi tespit edebilirler. Yani Soo'yu korumak için gitmem gerek."
"Bunu nasıl yaparsın?!"
"Yaptım işte."
"Ya sen yokken gelirlerse?"
"Endişelenme. Ortaya çıkacağım."
Sehun cevap vermeden öylece duruyordu. Arkama baktığını fark edince döndüm. Soo dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Gidiyor musun?"
"Gitmeliyim."
"Hayır!"
"Yapma Soo.."
Sehun onun duymasını istemediği için telefonuna yazdığı şeyi uzattı.
'Ya seni buraya getirmek için ona zarar verirlerse?'
Başımı sağa sola sallayıp tekrar Soo'ya döndüm.
"Onlar tekrar izimi kaybettiğinde sana ulaşacağım."
"Gitme Jongin. Korkuyorum.."
"Sana bir şey olmayacak. Sehun burada kalır. Kalırsın değil mi Sehun?"
"Tabi ki kalırım."
"İstemiyorum! Kendim için endişelenmiyorum ben! Ya sana bir şey olursa?!"
Sıkıca sarılıp saçlarından öptüm. Söyleyeceği hiçbir şey fikrimi değiştirmeyecekti. En azından uyuyana kadar rol yapabilirdim.
"Tamam Soo. Şimdilik gitmeyeceğim."
"Söz mü?"
"Gitmeyeceğim dedim."
"Tamam.."
Birkaç saat başımda bekledi. Sonra odasına gidip yatma konusunda ikna etmeyi başardım.
O yattıktan sonra odaya gidip eşyalarımı topladım. Onun aldığı kıyafetleri özenle katlayıp yatağın üzerine koydum. Odadaki defterden iki sayfa kopardım.
Kalbim burada kalacaktı belki ama ben daha fazla kalamazdım. Onu, normal hayatı olan birine bırakıp gitmeliydim. Yaşaması için elimden gelen tek şey buydu.