Gözlerimi açtığımda Soo yanımdaydı. Rüyasında ne görüyordu bilmiyordum ama gülümsüyordu. O kadar masum görünüyordu ki, kendime engel olamadım. Dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurup kollarımı etrafına sardım. Uyandıracağım diye korkuyordum. Neyse ki hissetmemişti. Aksine, göğsüme sokulup uyumaya devam etmişti.
O sırada kapının açıldığını duydum. Arkam dönük olduğu için uyanık olduğumu görmüyordu. Bu yüzden hemen gözlerimi kapattım. Sehun geldiyse, birlikte uyuduğumuzu düşünmeliydi. Bana yardım etmiş bile olsa Soo'nun kime ait olduğunu anlasın istiyordum. Onu daha fazla kırmadan hislerinden vazgeçirmek istiyordum.
Yeni uyanmış gibi gözlerimi açtığımda Minseok'la karşılaştım. Gülümseyerek bize bakıyordu. Sonra yanıma yaklaşıp fısıldadı.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi, hemen geliyorum."
Dikkatle Soo'nun yanından kalkıp odadan çıktım. Minseok'la birlikte boş bir odaya girdim. Olanlarla ilgili konuşacağını düşünüyordum.
"Daha iyi misin?"
"Teşekkür ederim. Siz olmasaydınız.."
"Bunları düşünme. Artık hepsi bitti."
"Yifan geldi değil mi?"
"Evet, içerde."
"Peki nasıl oldu? Yani Yifan'ı nasıl bıraktılar?"
"Senin peşinden koştuğu halde yakalayamadığını söylemiş. Vurulduğu için şüphelenmemişler."
"Buraya nasıl geldi?"
"Senin nerelere gidebileceğini bildiğini söylemiş. Aramaya çıktı sanıyorlar."
"Anladım.."
"Bu arada, kanıtları bıraktık."
"Kanıt?"
"Yifan çok sayıda kanıt toplamış. Adamın işlediği suçlarla ilgili bir arşivi varmış."
"Ne? Nasıl?"
"Mesela bir cinayet işlendiğinde etraftaki mekanların güvenli kameraları kaydediyor. Hepsini tehdit edip görüntüleri alıyormuş. Yifan hepsini bulmuş."
"Nereye bıraktınız?"
"Karakolun önüne. Kimse görmeden bir yere bırakıp çıktık."
"Kameralar?"
"Zaten ifade vermek için gideceğiz. Yifan seni görmeden gitmek istemedi."
"Bunu neden yaptığını biliyor musun?"
"Sanırım evet."
"Gerçekten mi?"
"Evet ama benim söylemem doğru olmaz."
"Neden?"
"Aslında söylersem sen de dikkatsiz davranmazsın."
"Anlamıyorum Minseok."
"Yifan sana aşık. Anlaşılan Sehun da Soo'dan hoşlanıyor."
"Evet."
"Soo bunu biliyor mu?"
"Bence hayır."
"Onlara karşı dikkatli davranın. Aranızdakilerin hepimiz farkındayız. Ama kimsenin kalbini kırmadan yaşamalısınız."
"Haklısın.."
"Şimdi gel ve Yifan'la konuş. Sonra birlikte ifade vermeye gideceğiz."
"Beni cinayetten arıyorlar. Oraya girersem çıkamam."
"Korkma, öyle bir şey olmayacak."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"Ben aynı zamanda hacker sayılırım. Yani bazı sistemlere girme konusunda iyiyim. Üstün bir güvenlik önlemi alınsa bile.."
"Yani?"
"Yani polis kayıtlarına ulaştım. Hakkında öyle bir bilgi yok. Sadece ifaden alınacak. Parmak izlerin olduğu için cinayeti görmüş olabileceğin düşünülüyor."
"Ne?"
"Daha fazlasını orada öğren. Kaçarsan suçlu duruma düşersin."
"Yine de korkuyorum."
"Biliyorum. Şimdi Yifan'ın seni görüp rahatlamasına izin ver. Endişeleniyordu."
"Kolu nasıl?"
"İyi nişancı olduğumu biliyorsun."
"Onu vurmadın bile, değil mi?"
"Sadece sıyırdı. Merak etme. Onu hastaneye götürdüm."
"Öyle olsun bakalım."
Salona girdiğimiz an Yifan bana sarıldı. Sehun'un bakışları üzerimde olduğu için durumdan rahatsızdım. Bu yüzden tebessüm ederek kollarından ayrıldım.
"Kolun acıyor mu?"
"Minseok iyi nişancıdır."
"Bu cümleyi bir kez daha duyarsam kusacağım."
"Yemek yedin mi?"
"Ciddi misin Yifan? Sence aklıma gelmiş midir?"
"Bilmem.."
Soo gözlerini ovuşturarak içeri girdi ve göğsüme yaslanıp uyumaya devam etti. Yifan'ın yüzündeki mutsuzluk artık belli oluyordu. Belki de ben daha önce göremediğim şeyi artık görüyordum. Sehun'a baktığımda da aynı ifadeyle karşılaştım. Minseok haklıydı. Kesinlikle dikkatli olmalı ve bu meseleyi bir an önce halletmeliydik.
"Jongin.. Yemek söyleyelim."
"Ben hallederim. Sen uyumaya devam et."
Minseok telefonunu alıp içeri gitti. Hepimiz için sipariş verip yanımıza döndü. Ben de koltuğa yerleşip Soo'nun uykusuna rahatça devam etmesini sağladım.
Gerçek Soo, büyükannesinin evinde gördüğümden çok daha farklıydı. Orada tanıdığım sert bakışlı, soğuk Soo artık yoktu. Sıcak kanlı, yumuşak bakışlı ve sevgi dolu gülümsemesi olan Soo vardı. Ona baktığımda kalbimde olan şey, yıllardır hissettiğim boşluğu dolduruyordu. Büyük bir eksikle yaşıyordum sanki. Hayat benden aldığı her şeyin yerine kocaman bir mutluluk hediye ediyordu. İçimdeki acı, yaşadığım korku, aç kalışlarım, üşüyerek uyuduğum geceler ve sürekli kaçmak zorunda olmak.. Yaşadığım tüm kötü anılar ne kalbimden ne hafızamdan silinmeyecekti. Fakat biliyordum ki Soo acılarımı dindirecekti. Unutturmayacaktı belki ama daha az hissedilir olmasını sağlayacaktı. Zorlama olmayacaktı asla. Birbirimize sarıldığımız her an, ikimiz için de iyileşmek kaçınılmaz olacaktı.