Üç gündür Yifan'ın evindeydim. Sıcak bir yatak, lezzetli yemekler ve rahat bir uyku vermişti. Fakat hala huzurlu hissetmiyordum. Belki de olacakları düşündükçe kalbimi saran his huzur duymama engel oluyordu.
Yifan bütün geceyi televizyon karşısında içerek geçirmişti. Endişelendiğim için yataktan kalkıp yanına gittim. Oturduğu yerde boşluğa bakıyordu. Gece bıraktığım yerdeydi.
"Neden yatmadın?"
"Düşünmek istediğim bazı şeyler vardı."
"Ne gibi?"
"Kahvaltıdan sonra konuşuruz. Önce bir şeyler yiyelim mi?"
"İyi görünmüyorsun. Ben hazırlarım."
"Sevinirim."
Koltuğa uzanıp gözlerini kapattı. Ben de o sırada mutfağa gittim. İkimiz için bir şeyler hazırlayıp yanına döndüm. Dinlenebilmesi için içerde epey oyalanmıştım.
Kahvaltı ettikten sonra tabaklarımızı mutfağa götürdü. Gergin görünüyordu. Ne konuşacağını merak ediyordum. Fakat bazı tahminlerim de vardı. Hastalığıyla ilgili konuşacaktı. Belki sadece dertleşmek isteyecekti.
"İyi misin?"
"Bilmiyorum Jongin.."
"Konuşalım mı biraz?"
"Benim de istediğim tam olarak bu."
"Sanırım ne söyleyeceğini anladım."
Tabi ki evinden gitmemi isteyecekti. Yardım eli uzattığı birini kovmak da zor geliyordu. Bu yüzden işleri onun için daha da zorlaştırmak istemiyordum. En başından nasıl aklıma gelmemişti anlamıyordum. Bu düşünceye anlayış gösterip oturduğum yerden kalktım. Her şeye rağmen beni misafir ettiği için minnettardım.
"Nereye? Beni yanlış anladın."
"Gitmemi istemeyecek misin?"
"Çok düşündüm ve benim için söylemesi hiç de kolay olmayan bir şey söyleyeceğim. Lütfen farklı anlamlar çıkarma ve konuşmamı bekle hm?"
"Peki.."
"Senden zor bir şey isteyeceğim. Sanırım baştan başlamam gerek."
"Anlamıyorum."
"Jongin sen gerçekten iyi birisin. Ben suçlu olmadığına inanıyorum."
"Teşekkür ederim."
"Sana yardım etmeme izin verir misin?"
"Nasıl bir yardım?"
"Anlatacağım ama beni gerçekten iyice anladığına emin olana kadar ters bir tepki verme. Olur mu?"
"Tamam."
Gözlerime baktı ve beklemediğim bir şey söyledi. Bende bomba etkisi yaratmıştı.
"Senden teslim olmanı istiyorum."
"Ne?"
"Teslim ol. Kurtulmanın tek yolu bu."
"Sana anlattım. Bunu yapamam Yifan."
"Yapmak zorundasın."
"Ben.. Ben gidiyorum. Evinde kalmama izin verdiğin için teşekkürler. Artık sana güvenemem."
Tekrar kalkmaya yeltendiğimde zorla oturttu.
"Lütfen dinler misin?!"
"Merak etmiyorum. Rutubetli ve küçücük bir yerde ölmek istemiyorum."
"Abartıyorsun."
"Beni içerde yaşatmazlar. Bunu anlamıyor musun?"
"İçeri gireceğini kim söyledi?"
"Anlamadım."
"Dinlersen anlatacağım."
Aklından neler geçiyordu bilmiyordum. Aslında bilmek de istemiyordum. Yeterince yorgun olan kalbim, daha fazla neyi kaldırabilirdi emin olamıyordum.
"Tamam, anlat."
"Teslim olduğunda peşinden geleceğim."
"O ne demek?"
"Ben de teslim olacağım."
"Bir suç mu işledin?"
"Hayır. Senin suçunu üstleneceğim."
"Ben suç işlemedim!"
"Tamam, özür dilerim. Öyle demek istemedim."
"Ya ne demek istedin?"
"Sen suç işlemediğine dair ifadeni vereceksin. Ben de gidip o suçu üstüme alacağım."
"Sen kafayı mı yedin?"
"Ben zaten öleceğim Jongin. İçerde veya dışarda, ne fark eder?"
"Olmaz. Kimseye bunu yapamam."
"Yaparsın. Yapmalısın."
"Yapamam Yifan."
"Tamam, düşünmen için zaman vereceğim. Biraz dinlen. Yarın konuşalım."
"Düşünmeyeceğim. Bunu kabul edemem. Seni oraya gönderemem."
"Sana bu iyiliği yapmama izin ver. Lütfen Jongin."
"Olmaz dedim."
Odaya gidip yatağa girdim. Akşama kadar uyumak istiyordum.
Söylediği şeyi yapsak bile ben kurtulmuş olmayacaktım. Peşimdeki polisler artık olmayacaktı. Fakat beni öldürmek isteyenler asla peşimi bırakmayacaktı.
En çok kafamı kurcalayan şey Yifan'ın yaptığıydı. Neden bana böyle bir iyilik yapmak istiyordu? Ölecek bile olsa, neden son günlerini dört duvar arasında geçirmek istiyordu? Neden hem huzursuz hem de güven dolu hissettiriyordu?
Kafamdaki hiçbir sorunun cevabı yoktu. Bildiğim bir tek şey vardı. Her ne olursa olsun o adamlar peşimi bırakmayacaktı. Ta ki canımı alana kadar..