(Minseok)
Sıradan hayatı olan, huzur için dedektifliği bırakma kararı alan ve tek sorunu aşksızlık olan biriydim. Sakin ve huzurlu hayatımın ortasına aniden bir bomba düşmüştü. En yakın dostum beklemediğim şeyler yapıyordu.
Aslında onu anlıyordum. Hayatı kötü olaylarla doluydu. Ablasını kaybettikten sonra uzun süre toparlanamamıştı. Tek istediği intikamdı ve ona bunu yapmamasını söyleyemiyordum.
Bir gün bana bir planla geldi. Aslında son ana kadar her şey yolundaydı. Yifan'ın ona aşık olması işleri karıştırsa da, en kötü seçenek bu değildi. Jongin'in bir başkasına aşık olması her şeyi karıştırıyordu.
"Onu görmek istiyor."
"Ne yapacaksın Yifan?"
"Planı değiştireceğiz."
"Nasıl yani?"
"Onu seviyorum ama hislerine saygı duymam gerek."
"En doğrusu bu."
"Ben adamları oyalayacağım. Bir toplantı isteyip sahte bir plan öne süreceğim."
"Sonra?"
"Sen de o arada Jongin'i ona götür."
"Ciddi misin?"
"Evet, ama senden bir şey isteyeceğim. Bunu Jongin'den saklamak zorundasın."
"Neyi?'
Anlatmaya başladığında onu neden bu kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım. O gerçekten iyi kalpliydi. Jongin'in hislerini çok fazla önemsiyordu. Onu yanında tutmaya çalışmak yerine sevdiği insana emanet etmek istiyordu. Bu da kardeşime olan hayranlığımı daha da arttırıyordu.
Yifan adamları oyalamak için gittiğinde Jongin'i evden çıkarttım. Soo'yu uzaktan görmesi gerektiğini söyleyip kapıyı çaldım. Bu görev benim için çok önemliydi.
"Jongin?"
Kapıyı açan iri gözlü çocuk beni görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Kızarmış gözlerine baktığımda Yifan'ın verdiği kararı bir kez daha destekledim.
"Hissetmiş olmalısın."
"Siz kimsiniz?"
"Ben Minseok. Jongin'den haber getirdim."
"Ne? O nerede?"
"Şuan uzaktan bizi izliyor. Belli etmemelisin."
"Nasıl yani?"
"Bunu anlatmak çok zor. Sadece onu kurtaracağımızı bilsen yeterli."
"Kimle? Siz kimsiniz?"
"Jongin şuan bizim yanımızda. Eğer yardım edersen onu sana getireceğim."
"Bundan haberi yok mu?"
"Ona küçük bir oyun oynayacağız. Peşindeki adamlardan kurtulması için son ana kadar bilmemeli."
Soo etrafı incelerken içerden biri daha geldi.
"Sen kimsin?"
"Arkadaşına anlattım. Jongin'le ilgili bir konu."
"O nerede?"
"Saklanıyor."
Soo birkaç adım geri gidip etrafı incelemeye devam etti. Arkadaşının ilgisini umursamıyordu bile.
"Buraya neden geldin? Soo'yu üzüyorsun."
"Sanırım sen bu konunun dışında kalmalısın."
Sinir bozucu arkadaşına öfkeli bakışlarımı gönderip Kyungsoo'ya döndüm.
"Bir yer ayarlayabilir misin?"
"Onu saklamak için mi?"
"Evet. O adam içeri girene kadar saklanması gerekecek."
"Büyükannemin evi var."
Soo'nun yanıtını beğenmeyen arkadaşı tekrar araya girdi.
"Benim evime getir."
Soo da onaylayınca kısaca adresi öğrendim ve vedalaşıyormuş gibi yaptım. Tabi Soo için bir güzellik yapmayı da ihmal etmedim.
"Jongin'i büyük siyah arabanın arkasına çekeceğim. Arabanın arkasında duvara yaslı büyük bir ayna var. Görüyor musun?"
"Evet."
"O senden saklanırken sen de onu aynadan görebilirsin."
"Teşekkür ederim."
Yaşadığım en ilginç olay tabi ki bu değildi. Sonrasında karmaşık günler peşimi bırakmamıştı. En yakın arkadaşımı vuracaktım. Her ne kadar iyi bir nişancı olsam da, böyle bir şey yapacak olmak beni geriyordu.
Jongin, haberi bile olmadan oyunun içine girmişti. Son ana kadar tedirgin görünüyordu. Bense sadece uzaktan onları izliyordum.
Sakladığım yere geldiklerinde ortaya çıkıp bileğini sıkıca kavradım ve Yifan'a ateş edip koşmaya başladım. Sehun'un evine kadar durmayacaktım. Jongin'i oraya bırakıp arkadaşımın yanına dönmek istiyordum. Bu yüzden duramazdım. Zaten yaptığım şey yüzünden bir türlü kendimi affedemiyordum. Bu kadar manyakça bir şeyi nasıl kabul etmiştim, bilmiyordum.
"Yifan ne olacak?"
"Endişelenme onun yanına döneceğim."
"Bunu neden yapıyorsun?"
"Söylemiştim değil mi? Yifan seni koruyorsa ben de korurum. O benim kardeşim."
"Sanırım kardeşliği bir tek Sehun bilmiyor."
"Sehun?"
"Evet."
"Onu sevmiyor musun?"
"Hiç."
"Soo'nun evindeki arkadaşıydı değil mi?"
"Evet."
"Neden sevmiyorsun?"
"Kim aşık olduğu insanın en yakın arkadaşı olur ki?"
"Haklısın. Bu çok saçma. Yani kısacası Soo'yu kıskandın."
"Evet."
"Nereye gittiğimizi biliyor musun?"
"Nereye?"
"Seni ona götürüyorum."
"Ne?"
"Kimse bizi görmedi ve görmemeleri için de hızlı olmamız gerek. Oyalanamayız. Sadece beni takip et. Tamam mı?"
"Teşekkür ederim Minseok."
"Teşekkür faslını Yifan geldiğinde hallederiz."
"Tamam."
Daha hızlı olmamız için ona da evi tarif ettim. Sehun'un evine girdiğimizde rahat bir nefes aldım. Belki arkadaşım incinecekti ama yaptığımız şey gerçekten güzeldi. Birilerinin kalbinin iyileştiğini görmenin onu da iyileştireceğine emindim. Sonunda herkes mutlu olacaktı. Buna bütün kalbimle inanıyordum.