~DÖNGÜ BAŞLASIN~

205 19 11
                                    

.....

İzmir semalarından arşa doğru bir ses yükseldi..

-Es-salatu hayrun minen nevm

-Es-salatu hayrun minen nevm

Ruhu coşturan,kalbe huzur ve dinginlik veren bir sesle okunuyordu  sabah ezanı.Namaza davet ediyor ,namazın uykudan daha hayırlı olduğunu söylüyordu.

Cami müezzinlerinden yaşlı, sevecen, biraz tonton ,saçlarına  ve bıyıklarına aklar düşmüş mahallenin Selim baba diye sevdiği ,herkesin önünde saygıyla eğildiği bir yaşlı ihtiyardı okuyan . O güzel sedasıyla ezanı öyle güzel okuyordu ki, kıraata uygun tam bir davete yakışır şekilde ..

Bu saatlerde uykusunu bölemeyip uykuya devam ettikleri için duyamadıkları ve duymadıkları için  bin pişman olacağı bir sesi vardı yaşlı ihtiyarın.  Hele ki bugün Cuma olmasından dolayı daha bir dikkatle okuyor , dinleyenler ise göz yaşları içinde  dinliyordu.

Mahalle sakinlerinin bir bir yanan ışıkları arasına bir yenisi daha ekleniyor derken bir yenisi , bir yenisi, bir yenisi daha ekleniyordu..Çoğu iki katlı,küçük,huzur kokan, mutluluk veren , temeli sevgiyle atılmış olan evlerdi onlar.

Başka bir tabirle de "Amentü'lü" evlerdi.Şiir gibi evlerdi..Her birinin içerisinde farklı hayatlar, farklı hikayeleri olsada her şeye alışık olan yürekleri Allah(cc) için sabr ve şükür ediyorlardı.. Bir gün neden demiyor bunlar başımıza niçin geliyor demiyorlardı. Tam bir tevekkülle bağlıydılar hayata..

Onların kalbi sadece Er-rahmanü'r-rahim ve Peygamber-i zişan (s.a.s) için çarpıyordu..

Sevimli olan ilçenin, bu mahallesi çok özeldi.Sabah ezanından sonra yanmayan ışık kalmazdı..O yüzden özeldi . Kalbi iman ile dolmuştu mahalle sakinlerinin.. İzmir şehrine inat bu mahalle sadakatin sınandığı yerdi..

"Mücadele Mahalle'siydi" bu mahalle.

"Kurtuluş savaşı esnasında mahalledeki bütün genç  ve yaşlı demeden hepsinin gönüllü olarak gittiği , savaşta tek tük kişinin  sağ olarak geldiği için mahalle zamanlardan beridir "Mücadele mahallesi " olarak bilinirdi..O zamanlar  devleti için mücadele etmiş bu insan şimdide dini islam için mücadele ediyorlardı..

Mahallede bazı evler vardı ki;

Daha ezan okunmadan kalkıp, gecelerinin bir kısmını zikir ile geçirirlerdi.Yaşlı Mehmet amca ve eşi Halime teyze , Ali dede ve eşi Selime abla,mahallenin bakkalı Niyazi emmi, Ramazan ayında sahurda davul çalan Mustafa dayı ve nice yaşlı kesim amcalar  ve teyzeler bunlardan sadece bir kaçıydı....

Ama bir ev vardı ki "O"  özeldi..O evin özel olması ne Yusuf beyden dolayıydı nede eşi Fatıma kadından . O evin özel olmasının tek sebebi küçük kızları "Zeynep Meyra'dan "dolayıydı.

Yaşı daha on sekiz olmasına rağmen gece geç saatlere kadar ders çalışır ve sonrasında zikir ve ilimle meşgul ederdi kendini.

Mahallenin çok sevdiği, hatta çoğu insanın parmakla gösterdiği ve bazı insanlarında oğullarına yakıştırdığı biriydi ..

Adı gibi zamanın "Parlayan incisiydi"..Babası sanki genç kızının  bu hallerini önceden görmüşçesine  kızına bu isme uygun görmüştü..Meyra..

Meyra; gerek ahlaki yönden gerekse güzellik yönünden rabbinden nasibini  fazlasıyla almıştı..

Güzelliği genç kızların dillerindeydi.. Hepsinde birer kıskançlık duygusu vardı Meyra'ya karşı..

Belinin biraz daha altına kadar uzanan simsiyah gümrah saçları, genişçe bir alın yapısının  altında ceylan gibi bakan ne mavi nede yeşil belli olmayan  hangi kıyafet giyerse o renge dönüşen  güzel gözleri, yağlı bir cilde sahip olduğundan mütevellit yanakları her zaman canlı ve dolgundu, yüzüyle orantılı biraz kalkık burna ve buğday ten rengine yakışan pembelikte bir dudağı vardı. Boyu ne uzun nede çok kısaydı ve boyuna göre hafif etine dolgun biriydi ..

Davranış yönünden ise gerek edebi gerekse ahlaki açıdan bu zamane gençlerine inat islami değerleri her açıdan  yansıtmaktan korkmayan. Allah'tan başka güvencesinin olmadığını kalbine yerleştirmiş tam bir mümine genç kızdı..

Çoğu arkadaşları gününü hevai nedenlerle geçip gitmesine izin verirken Zeynep bu dünyaya bir kere geldim. Onuda hakkıyla geçirmeliyim diye düşünerek "Okurdu". Çoğu zamanını okuyarak geçirirdi.Ne bulursa okurdu.Ateist bir yazarın düşüncelerini de , müslüman bir insanın kitabını da, gazete ve takvim yapraklarını da eline ne geçerse okur analizini yapar, alması gereken dersi alırdı.Ancak sahabe hayatları ve siyer kitablarına karşı daha büyük ilgiler gösterir. Sahabe hayatlarını kendi hayatına rehber ederdi.

Fahri Kainat efendimiz (s.a.s) ; Benim sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir,hangisini takip ederseniz doğru yolu bulursunuz hadisi şerifine sımsıkı sarılırdı..

 Genç kızın tek bir sıkıntısı vardı .Oda yaşamış olduğu zamandı.Maalesef "Ahir Zaman'da yaşadığı için imtihanları biraz daha çetin geçiyordu.Hele ki bu günlerde..

Örtünün sadece bir bez parçası, Kur'an'ı Kerim'in ise sadece siyasete propaganda olduğunu düşünen zihniyet ile başbaşaydılar.

Genç kızların üniversite kampüslerine dahi başörtüyle giremediği, islami yerlerin yakılıp yıkıldığı, ilim kitaplarına olan düşmanlıklarından ötürü yok etmek istedikleri ve daha bir çok islamiyete olan düşmanlıkları olan insanlarla mücadele içerisindeler di.

Ümmetin kızları ağlıyordu."Yardım et Yarab" diye diye hıçkırıklarla ağlıyordu.

Onlar bu kötü günlerin, güzel  günler için habercileri olduğunu bildiği için sadakatle bekliyorlardı.

Bir şeyi çok iyi biliyordu onlar. Bu savaş açık ile kapalının, bilen ile bilmeyenin değil ;

" Bu savaş Hak ile Batıl'ın savaşıydı." 



VİSAL-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin