*Son kısmı ÖLE ÖLE yazdığımı bilmenizi isterim :):):)):):):):))*
Jüriler dışında kimse böyle bir şey demez, dese de lafları bu kadar ilgi görmezdi. Benden kurtulmak için böyle bir şey yaptıklarına inanamıyordum. Eğer Mikayah'a yardım edemiyorsam hıncımı kesinlikle onlardan alacaktım. Kollarımı uzatarak kudretle dev kapıların açılmasını sağladım. Hızlı, güçlü ve fazlasıyla sinirli bir şekilde, sabit adımlarla odadan çıktım. Arkamı döndüğüm gibi peşimden gelmeye çalışan herkesi, teker teker, siyah gözlerimdeki somutlaşmış kin duygusuyla süzerek uyardım. İçimdeki siniri biraz olsun azaltmak ve rahatlamak amacıyla ellerimi iyice açtım ve sertçe onlara yönelttim. Bu ufak çaplı büyü onları geri uçurup kapıdan uzaklaştırmaya fazlasıyla yetti. Kapıları yine ufak bir büyü ile üzerlerine kilitledim ve koşarak etrafa sessiz çığlıklarımı dağıtmaya başladım. Hayır, bana değer veren her şeyi elimden alamayacaklardı. Hayır, bana göz kulak olan, hayatımın bir parçası haline, tek umursadığım şey haline gelmiş olanı onların eline bırakmayacaktım. Ne derlerse desinlerdi. Yine de onlardan hıncımı alacak, bunu onların yanına kar olarak bırakmayacaktım.
Yüzümdeki kırbaç yarası pıhtılaşmışsa da sinirden tekrar patlamış ve kanamaya başlamıştı. Yanağımdan süzülüp çenemden yere damlayan kan damlacıklarını umursamadan koridorda koşarak ilerlerliyordum. Ne kadar hızlı koşarsam koşayım yetersizdi. O an beyaz, sade koridor karardı ve karardı. İnce, bitmeyecek kadar uzun bir yol haline geldi. Siyah gözlerim bile içimdeki kini, nefreti ve hayal kırıklıklarını gizleyemiyordu. Elbisem etrafa doğru uçuşuyor, saçlarım önüme geliyordu. Yüzümdeki kana bulanmış saçların görüş alanımın yarısını kapatmasına rağmen koşmaya devam ettim. Büyü dersliğine gelene kadar, çıplak ayaklarımın zemini hissetmesine izin vermeden koştum. Dersliğe varınca içimi bir tedirginlik kaplamasını beklesem de tek hissettiğim geçmeyen nefret ve onu körükleyen hüsranım oldu.
Kapıyı uzaktan görünce önce bir duraksadım. Hızlı ve büyük adımlarla kendime çeki düzen vererek ama yüz ifademi bozmayarak devam ettim. Büyük, her türlü motifle süslenmiş, koyu, meşe ağacı gövdesi rengindeki kapıyı sadece bakışlarım yardımıyla açtım. Bunu, bu şekilde yaptığım için yürürken bir gıdım bile yavaşlama gereği de duymadım ki bu beni daha güçlü hissettirmişti. Kapıdan girdiğimde içeride koyu kahverengi saçlı, büyü dersliğinde olduğuna göre yaşıtım da olan bir Kia, ona verilen su kovası ile ne yapacağını düşünüyordu. Ben gümbürtü ile birden içeri girince hem şaşırdı hem de büyük ihtimalle su ile ne yapacağını bilemediğinden rahatlar gibi oldu. Tempolu ve hızlı adımlarımla jüri masasının önüne kadar yürüdüm. Siyah gözlerimle onlara sinirimi belli eder şekilde iyice baktım. Korku dolu sonsuz saniyeler Plet'in ayağa kalkmasıyla sona erdi. "Burada neler oluyor böyle!" Jendinel ve Plinkton yerlerinde sessizce oturmaya devam ettiler. Ses tonumu sakin, rahat ve imalı bir hale getirip sesimde belli etmeyeceğim sinirimi sözlerimle dile getirdim: "Bence, burada ne olduğunu çok iyi biliyorsun." Elimi Plet'e çevirip bir dondurma büyüsü yaparak onu olduğu yere sabitleyecektim ki elini kaldırıp büyümü engelledi. Bu sırada bir adım geri çekilmiş olduğum için dezavantajdaydım. Jendinel'in ayağa kalkmasına izin vermeden elimi koruyucu hayvanına doğru savurdum ve sürekli sol omzunun üzerinden sağ koltuk altında doğru çapraz bir biçimde sarılarak duran hayvan sırtından ateş edilmiş gibi sıçrayarak felç olmuş bir halde yere düştü. Hayvanı ile arasında büyük bir bağ olan Jendinel, bu bağ olmasa hayvanları sahiplerinin ne istediklerini açıkça anlayamazlardı, yeni ayağa kalkmıştı ki hayvanının acısını hissedip iki büklüm oldu. Karnını tutarak ancak güçlü sesini bozmayarak ufak çaplı bir çığlık attı. Jendinel'i koruyacak hiçbir şey kalmamıştı. Diğerlerine oynasam mavi gözlü olduklarından karşılık verebilirlerdi ancak bir kırmızı gözlü böyle ufak bir tehlikede dönüşüp kendini kaybetmeyi göze alamazdı. Ben de Jendinel'e oynayacaktım tabii ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Macabre: Yeniden Doğuş (ASKIDA)
FantasiYıllar, yüzyıllar önce Yeryüzü'nde sadece sihirli yaratıklar yaşıyordu. Zümrüdüanka kuşları, Deniz kızları, Griffinler, Uzun Kuyruklu Ejderler ve daha nicesi... Sadece saflık vardı. Krallıklar yaratıkların kendi halkından biriyle birlikte olup nesli...