Hayır ya bu kadar da olamazdı değil mi? Bu bana reva mıydı gerçekten? Sinir krizi geçirmek üzereydim. Annem arayıp " Kızım bizim acil bir işimiz çıktı o yüzden 1 saat sonra yeniden İstanbul'a dönüyoruz. Ekin de bizimle geliyor sen eve gidersin. Tek korkmazsın diye düşünüyorum. Seni seviyoruz." demişti ve benim hiç bir şey dememe izin vermeden telefonu suratıma kapatmıştı. Benim ağzımdan çıkan tek kelime ise "Ne?" olmuştu fakat onun bile cevabını bulamamıştım. Sinirden ne yapacağımı şaşırmış ve şok olmuş bir ifadeyle kafamı önüme eğmiş düşünmeye çalışıyordum. Sinirden beyin fonksiyonlarımı kaybetmiş olmalıydım ki bir şey düşünemiyordum bile. Cidden bu kadar mıydı yani? Ben evde tek kalabilirdim tabi ki ama ben de anahtarın olamayacağı ihtimalini hiç mi düşünmemişlerdi? Niye düşüneceklerdi ki? Bir neden mi var? Hem ben eve de gidemezdim ki cebimde bir kuruş dahi yoktu. Uçağı kaçırınca her şey tepe taklak olmuştu. Ne yapacağım hakkımda benim de en ufak bir fikrim yoktu ve bunun üzerine ben de otobüsten inene kadar bu olayı düşünmemek üzere olanları bir rafa kaldırdım.
Rafa kaldırdım demiştim de rafa kaldırmakla olmuyordu işte. Sinirlenince her ne kadar rafa kaldırdım desem de aynı şeyler sürekli aklıma gelir ve bende onun hakkında durmadan konuşurdum. O zaman da olduğu gibi. İnanamıyordum ama nasıl bu kadar düşüncesiz olabilmişlerdi? Cidden akıllarına hiç mi gelmemişti benim anahtarımın olmadığı? En iyisi rahatlamak için müzik dinlemekti fakat ben bu kafayla müzik dinlersem de dinleyeceğim en iyi müzik Müslüm Gürses olacaktı ve daha çok kederlenecektim. Bu yüzden bu bu düşünceyi de kafamdan def ettim. Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda muavinin içecek dağıttığını gördüm. Bizim sıraya doğru gelmeye başlamıştı. En önde olduğumuz için sıra en son bize geliyordu. Sabırla muavinin gelmesini beklemeye başladım. Sıra hele şükür bize gelebildiğinde dikkatimi muavine verdim.
"Ne istersiniz?" diye bir soru yöneltti, muavin.
"Kola." dedim, hiç düşünmeden.
"Kola." dedi, yanımda çakma Çağrı'da benimle beraber.
İkimizde aynı anda cevap vermiştik. Hadi ama ilk bana sormuştu ama bunun da kavgasını yapacak değildim.
"Üzgünüm ama sadece bir bardak kola kaldı." diye cevap verdi muavin üzgün bir ses tonuyla. Bunun üzerine düşünmeye bile ihtiyaç duymadan kolayı almak için elimi uzattığımda Çağrı da elini uzatmıştı ama ben bunu farkında değildim. İkimizde bardağa ayna anda uzanınca olan olmuş ve bardakta ki bütün kola dökülmüştü. Kimin üzerine döküldüğüne gelirsek cevap en beklenmedik kişiydi.
Muavin.
Aslında kolanın muavinin üzerine dökülmesinin sebebi bendim. Dalgınlığımdan fark edememiştim ama kızgındım ve kızgınlığım her şeyin üzerine çıkardı.
"Al işte beğendin mi yaptığını? Muavin Bey'den özür dilemelisin. Sen nasıl yaşıyorsun böyle? Hem hanım evladısın hem de beceriksiz."
Tamam biraz fazla üzerine gitmiş olabilirdim bir de hem suçlu hem güçlü durumu da oluşturmuş olabilirim ama ne yapabilirdim ki. Sinirli bir insandım ben ve bu da Çağrı'ya patlamıştı.
"Hadisene be! Hala özür dilemedin muavinden."
"Bakın hanımefendi kolayı döken sizsiniz ve bu kadar özür dilenmesini istiyorsanız siz dilersiniz."
"Niye ben diliyor muşum sen elini uzatmasaydın ben de kolayı dökmeyecektim. Yani sonuç olarak kolayı sen dökmüş oluyorsun ve simdi muavin beyde özür diliyorsun. Hadi, canım."
"Ben yapmadığım bir şey için asla özür dilemem, kusura bakmayın."
"Tamam gerginliğe gerek yok özür de beklemiyorum siz susun yeter. Şimdi, daha sessiz olabilir misiniz? Çünkü otobüse bindiğinizden beri olay, olay. Yolcuları rahatsız etmekten başka yaptığınız bir şey de yok. Size içecek de yok. Böyle devam edin. Ölmezsiniz tabi birbirinizi öldürmeden gideceğiniz yere varabilirseniz. Cabbar seyehat iyi günler diler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakışan Yollar ☮
Humor"Burnunuz mu akıyor? Peçeteniz mi yok? Endişelenmeyin. Hemen bir fırt çekmeniz yeterli."