Yeni hikayem yayımlandı hayırlı olsuuun :D Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum.
Bölümle bilrikte Evanessence My İmmortal dinleyebilirsiniz. İyi okumalaar.
Denizin o leziz kokusunu bir kez daha içime çektim. Kaç saattir buradayadım bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da denizin bana iyi geldiğidir. Kısa bir zamanlıkta olsa dertlerimi unutturuyordu bana. Ne zaman başım sıkışsa hemen buraya gelirim. Tüm dertlerimden arıtır beni. Eskiden annem veya babamla tartıştığımda buraya gelir, saatlerce denizi izler, hayatımı gözümün önünden geçirirdim. Tabi bu yıllar önceydi. Hoş,artık tartışacağım bir annem veya babam yok. Tartışmadan daha önemli konularım var. Çok önemli konular.
Hayatımı gözümün önünden geçiremiyordum artık. Hayat diye bir şeyimin kalmadığındandır belki de.
“Nerelerdesin lan sen!" Sinem görüş alanıma girdi ve ellerini hesap sorarcasına beline yerleştirdi.
“Buradayım işte." diyebildim oldukça kısık bir sesle.
“Orasını tahmin ettik." Bu ses yanıma oturan Pınar'ın sesiydi.
Sinem hâla karşımda dikilmiş, deniz manzarasını ince gövdesiyle kapatıyordu.
“Senin için endişelendik. Telefonuna da cevap vermiyosun." sesi yumuşamıştı.
Doktorumla randevudayken telefonumu sessize almıştım. Hoş arkadaşlarımdan başka merak edecek kimsem yoktu.
“Burdayım. Bir şeyim yok işte." dedim ağlamaktan kısılmış sesimle.
“Doktor ne dedi? Sonuçların çıkmış mı?" diye sordu Pınar.
“Derin?" cevap alamayınca bir kez daha sordu.
Gözümü kapadım. Ve bir damla yaşın yanağımda süzülmesine izin verdim. Onların ifadesini görmek istemediğimden gözlerim kapalı konuştum..
“Ölüyorum." diyebildim daha çok kısık sesimle.
Hiç kimseden bir ses çıkmadı. Ne diyeceklerdi ki? Allah rahmet eylesin. Ne yapalım kısmet. Mezar taşın için alışverişe cıksak iyi olacak mı diyeceklerdi?
Gözlerimi zorlukla açabildim. Ama görüntü netleşmesi için elimle silmek zorunda kalmıştım.
Pınar yanımda başını ellerinin arasına gömmüş, yüzünü saklıyor, Sinem ise denize doğru dönmüş hareketsizce duruyordu.
Sessizliği her zaman sevmişimdir. Ama bu sessizlik tüylerimi ürpertiyordu. Bağırıp çığırmak, delice ağlamak ve “Neden Ben" diye haykırmak istiyordum. Ama buna gücüm yoktu. Ağzımı açarken bile bayılacakmış hissine kapılırken nasıl bağırabilirdim ki?
Sinem yavaşça yaklaştı ve o da diğer yanıma oturdu. Suradı ifadesizdi. Pınar ise kımıldamadan aynı pozisyonunu koruyordu.
Rahatsız edici sessizliği bozan bendim. Denize bakarak konusuyordum çünkü onlara bakamazdım. Onların bana acıyan surat ifadelerini görmek istemiyordum.
“3 ayım var. Belki daha erken."
“Yapılacak bir şey yok mu? Ameliyat filan?" diye sordu Sinem . O da denizi seyrediyordu.
“Zaten 3 kez kalpten ameliyat olmuştum ve 4.süne kalbim dayanamazmış."dedim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Küçük bir sessizlikten sonra Sinem konuştu.
“Berk biliyor mu?"
“Evet" dedim. Tahmin ettiğim soruyu sorucaktı ve bunu cevaplamak canımı oldukça yakacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Aşk
RomanceDerin 3 ay ömrünün kaldığını öğrenir. Bu yetmezmiş gibi sevgilisi onu terk eder. Ölümü beklemekten başka yapacağı bir şey yoktur. Deniz, geçmişte yaşadıklarının gölgesinde kalmış, hayata küsmüştür. Mahvolmuş hayatını yaşamaya mahkumdur. Bu iki kader...