Selam ^_^ .İkinci bölüm ile karşınızdayım.Öncelikle bir bölüm önceki yorumlarınız için çok teşekkürler.Hepsine yanıt vermesemde hepsini okuduğuma emin olabilirsiniz.Yorumlarda kurguyu beğenen bir kesim,yazımı beğenen bir kesim ve üçüncü kişi ağzımı eleştiren bir kısım var.Belki haklsınız.Fakat ben bu hikayeyi üçüncü kişi ağzından anlatmaya birazda bağımlıyım.Zira çok karakter var ve ben hepsinin duygularını öne çıkarmayı planlıyorum.Anlayışınız için teşekkürler.Ve son olarak eleştiri ve yorumlar artsın diye yorumunu çok beğendiğim bir kişiye sonraki bölüm için ithaf yapacağım.Tabii beni ve hikayeyi övmeniz için değil.Hikayeyi beğenmediğini güzel bir dille anlatırsa o kişiyede ithaf ederim.Sadece istediğim objektiflik ve samimiyet.İyi okumalar :) .
Kolunun soğuk bir el tarafından tutulmasıyla irkilen Türkü duraksadı.Ses bir yerden tanıdık geliyor fakat çıkaramıyordu.Konuşmak istedi fakat ses telleri ona ihanet ediyor,sesi çıkmıyordu.Kolunu tutan el kızın ani tepkisinden çekinerek elini gevşetti.
''Sakin ol.Ben şey...Bugün sahilde olanlardan dolayı üzgünüm diyecektim.''
Türkü şokun etkisinden yavaşça sıyrılıyor ve hatırlamaya başlıyordu.Rüzgarda dağılan saçlarını serbest kalan eliyle topluyormuş gibi arkaya doğru düzeltti.
''Sorun değil.Teşekkürler.''
dedi.Yürümeye devam etti.Çocuk arkasından hızlı bir refleksle tekrar kolundan tuttu.
''Ben Selim.''
İçinden ''Bundan kurtuluş yok.Yapıştı.'' diyerek bıkkınlıkla soludu.Bunu farketmeyen Selim eli havada kalmış bir şekilde bekliyordu.
''Türkü.Ve eğer tokalaşmak istersen bunu yapamam,üzgünüm.''
Selim bir anlık algı problemini yenerek elini indirdi.
''Peki.Kumsala gidiyorsun galiba?Beraber yürümeye ne dersin?Belki kendimi affettirmem için bir yol bulurum böylece.''
diyerek gülümsedi.Samimi sözlerine daha fazla kayıtsız kalamayarak yanıtladı,
''Eğer seni kestiğimi düşünmeyeceksen deneyebiliriz.''
Sırıtarak sopasını kapatıp yeni tanıştığı ve organ mafyası yada tacizci olmadığına emin olmadığı arkadaşının omzuna tutunarak,bulanık ay ışığının altında sahile doğru ilerlediler.
***
''Dün neden kendi kendine konuşuyordun?Neydi o ''Ruha satılan ekmek?''
Sırtını yıllardır orda duran,mavi beyaz boyası yer yer sökülmüş,delik eski kayığa dayamış,rüzgarın yüzünü yalamasına izin vererek uzanırlarken Selim'in meraklı sesiyle sorduğu bu soru aralarındaki sessizlik anlaşmasını bozmuştu.Soru karşısında afallayan Türkü önce bir yüzünü ekşitti sonrada gülmeye başladı.Sessiz fakat katılarak gülüyordu.Buna anlam veremeyeyen Selim saf saf bakınıyordu.
''Gerçekten bilmiyorum deme sakın!Sakın!İnanamıyorum.Sen bu yaşına geldin ama bu kitabı okumadın öyle mi?''
Selim yine aynı saf ifadeyle Türkü'nün bu aşırı tepkisine anlam veremeyerek,
''Hangi kitap?Neden bahsediyorsun sen?''
diyerek kaşlarını çattı.Türkü uzanarak Selim'in pek de uzun olmayan koyu kahve saçlarından bir tutam çekti.
''Sefiller!''
Selim,saçının çekilmesiyle oturduğu yerden kayarak biraz uzağa oturdu.Kafasında kitabın adını ardıa ardına tekrarlasa da hatırlayamadı.Sefiller mi?Selim'in tek tük okuğu kitaplardan olmadığı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR
Teen FictionC'est un beau roman C'est une belle histoire C'est une romance d'aujourd'hui Bu güzel bir masal Güzel bir hikaye Bugünün aşk masalı Gözler kalpden geçenleri gösterir derler.Bi nevi ayna görevi gördüğüne inanılır.Peki ya...