4-Rus Ruleti

370 32 10
                                    

   Merhaba benim sevgili okuyucularım.Ve bir yeni bölüm ile birlikteyiz :D .İlk defa bu kadar kısa bir bölüm yazdım yani diğerlerine kıyasla bir sayfa az ama umarım yine beğeneceğiniz bir bölüm yazmışımdır :) .Yorum ve mesajlara her seferinde teşekkür ediyorum ama etmeyince içim rahat etmiyor o yüzden tekrar teşekkürler tekrar tekrar teşekkürler :D .İyi okumalar ^_^

*Rus ruleti altıpatlarla oynanan ölümcül bir şans oyunu. Tabancaya tek bir kurşun yerleştirilir ve kurşunun yeri belli olmayacak şekilde top çevrilir.Oyuncular sırayla tabancayı şakaklarına dayarlar ve tetiği çekmek suretiyle şanslarını denerler. Rus ifadesi oyunun doğduğu ülkeye işaret etmektedir.

     ''İnanamıyorum!Yani şey ben şeylerime...''

     ''Gözlerine inanamıyorsun bebeğim.''

dedi ve eline aldığı kırmızı elbiseyi üzerine geçirdi.Birce yıllardır nadiren olan bu olay karşısında sakinliğini koruyamıyor ama korkusundan bir şeyde diyemiyordu.Türkü kendi uyanmıştı!Türkü!Kendi!Uyandı!Birce ya rüya görüyordu yada ablasına o uyurken en yeni,bilimsel robot gözlerden takmışlardı.Bunun başka bir açıklaması olamazdı!

   ''Kahvaltıyı dışarıda edicem ve bugün mesain geç başlıyacak.Hadi şimdi git bana senin o beyaz converselerini getir.Hadi!''

   Birce afallasada çekmeceden çıkardığı ayakkabıları ablasına uzatmayı ihmal etmedi.Ayakkabıları ayağına geçiren Türkü tam kapıya doğru çıkacakken Birce'nin onu çekmesiyle duraksadı.

   ''O,geçen gün seni sinir eden gerizekalıyla mı?''

Türkü,Birce'ye aldırmadan merdivenleri indi.Her zamanki gibi gazetesini okuyan babasını bilgilendirip,izin aldıktan sonra sahile doğru yürümeye başladı.Yer yer ve tutam tutam biten sararmış otlara karışmış kumları,yokuş aşağı yolu ve yolun yanında dikili zeytin ağaçlarıyla her zamanki yol Türkü için bambaşka bir anlam taşıyordu.Sevda'dan sonra ilk defa bir arkadaş ediniyordu.

   Sevda dendiğinde yüzünde beliren o soluk gülümsemeyle oturdu şezlonga.Henüz kimsenin olmadığı sahilde,kayalara vuran dalgaların sesleriyle düşünceleri birbirine karışıyordu.Kimdi bu Selim?Ona güvenebilir miydi?Nede olsa yabancıydı Türkü'ye.Asla görmediği ve göremeyeceği bir yüz.Ama bu düşünceler kafasında birkaç kez kez dönüp durduktan sonra anlamını kaybediyor,Türkü'ye tanıdığı insanların tanımadıklarından daha zararlı olabileceğini hatırlattıktan sonra saklandıkalrı yerlere dönüyorlardı.

''Günaydın!Beklettim mi çok''

   Selim'in sesi düşünceleriyle boğuşan Türkü'nün savaşına son vererek ilgisini dağıttı.

''Günaydın.Yeni geldim sayılır.''

   Türkü içinden ne olur bu klasik olay bitsin diye yalvarırken ayağa kalktı.

''Nereye götürüyorsun bakalım beni?Ben öyle her yemeği yemem!''

   Selim lacivert pantolonunu eliyle düzelterek,Türkü'nün ona yaslanabilmesi için koluna girdi.

''Süpriz.''

    diyerek küçük 1995 model opel vectra'nın kapısını açarak Türkü'yü bindirdi.Türkü bir yandan elleriyle arabayı keşfetmeye çalışırken bir yandanda arabaya sinmiş sigara kokusunu çıkarabilmek için eliyle pencereyi açma tuşunu arıyor bir yandanda çıkardığı limon kolonyasını etrafa serpiyordu.

''Ölüyorum burda!Selim!Sigara mı içiyorsun sen?''

   Selim arabayı çalıştırmasıyla birlikte arabanın motorundan çıkan sesi bastırabilmek için bağırdı.

KÖRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin