Mr. Lambert'in demesiyle merakla işaret ettiği koltuğa oturdum ve "Sizi dinliyorum efendim." dedim.
Kafamda bir sürü soru işareti oluşmuştu. Okul müdürünün annemin bile bana anlatmadığı aile sırlarımızı nasıl biliyor olabildiğini hala anlamlandıramamıştım.
"Öncelikle duydukların karşısında soğukkanlı olmanı istiyorum. Çünkü yolun epeyce başındayız. Hemen pes etmeni istemem. Annen türünle ilgili konulardan hiç bahsetti mi? Neler biliyorsun?" dediğinde ilk aklıma gelen,
"Annemin bir büyücü babamın ise bir vampir olduğunu biliyorum."
"Peki, başka ne biliyorsun?."10-15 saniye düşündükten sonra gerçekten de başka hiçbir konuda fikrim olmadığını fark ettim. Ne olduğumu bile sabahki ukala çocuktan öğrenmiştim. Gerçi bilmemem normaldi. Çünkü hiç merak etmemiştim bu zamana kadar, diye düşünürken birden doğuştan bozuk olduğumu hatırlayıp,
"Annemin dediğine göre doğuştan bir melezim" dediğimde beklemediğim bir şekilde kaşını havaya kaldırdı. Muhtemelen zaten bunu biliyordu. Melezliğe bir tür olarak değil, bir bozukluk olarak dillendirmeme kaşlarını kaldırdığını düşünüyordum.
"Uyuyabiliyor musun Elissa?" diye sorduğunda, soruyu anlamlandıramadığım için anlamadığımı tüm mimiklerimle gösterdim.
Düşüncelerimi okumuş olmalı ki "Yani, doğuştan olan vampirler veya melezler uyuyamazlar. Bu özellik vampir kökeninden gelir." dediğinde şaşırdım. İyi de ben kendimi bildim bileli uyurdum ve en büyük fobin sorusuna bile "uyuyamamak" diyebilecek cinsten uyku aşığı bir kızdım diye düşünürken,
"Bende bilmiyorum. Fakat araştıracağım. Her neyse, asıl konumuza dönelim. Baban... Onu tanıyor musun?" dediğinde istemsizce bakışlarımı yere eğdim.Bu soruyu cevaplamayı sevmiyordum. Okul hayatım boyunca hep bu soruları cevaplamak zorunda kalmıştım. Baban ne iş yapıyor? Neden ortalıkta yok? Neden okula gelmiyor? Neden soruları hiçbir zaman tükenmemişti. Bu yüzden hayatım boyunca bir ortamda aile ile ilgili konular konuşulurken hep dikkat ettim ki, birileri de benim gibi içten içe üzülmesin diye.
"Bunu yüzüne vurmak için dememiştim üzülme, üzülmek sana yakışmıyor. Sana annenle babanın yasak aşk hikayesini anlatmak sanırım bana düştü." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Nasıl yani?" cümlesi dökülmüştü sadece dilimden.Aklım hala bu hikayeyi annemle ufak mutfak masamızda kahvemizi yudumlarken konuşmamışlığımızın hüznündeydi.
Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı,
"Yıl 1992 o sıralar cadılar ve vampirler arasında bir savaş vardı. Cadıların istedikleri kara gölge'yi geri getirmek ve dünyaya sadece kurtlar, cadılar, vampirler ve melezlerin yönetmesiydi. Kurtlar ve melezler cadılardan korktukları için antlaşmayı kabul ettiler. Fakat vampir ırkı bu işi kabul etmedi. Büyüyü yapabilmek için 5 kurt 5 melez ve 5 vampirin ölmesi gerekti. Fakat büyükbaban antlaşmayı reddetmişti. Hem insan ırkı için hem de kendi ırkı için. Ama cadılar rahat durmadı ve 2 vampiri öldürüp kalplerini söktü bunu duyan büyükbaban bir plan yaptı ve savaş ilan etmeye karar verdi."Duraksadı ve devam etti. "Savaş hazırlığı yanlış hatırlamıyorsam 2-3 ay sürdü. Büyükbaban, babanı çok sıkı bir şekilde çalıştırarak eğitti. Ona tüm bilgeliğini aktardı ve askerlerini savaşa hazır hale getirdiler. Ama hesaba katmadıkları bir mesele vardı. Bazı cadılar geleceği görebildikleri için savaşa gayet hazırdılar ve o gün geldi."
Kaşlarını çattı. "Savaş oldukça mide bulandırıcıydı. Kafası havada uçan vampirler. Kalbi sökülmüş cadılar... savaş gece yarısından sabaha kadar sürmüştü. Güneş doğmaya başladığında bütün vampirler şatoya dönmüşlerdi ama savaşı yenen taraf belli değildi. Fakat o günden sonra vampir ve cadı birlikteliği bir daha olmamak üzere bir parşömene kural olarak yazıldı ve kurala mühür olarak cadıların laneti sürüldü. Rivayetlere göre parşömen laneti: o günden sonra vampir ve cadı birlikteliğinden doğacak çocuğun 18 yaşından sonra felaketlere sebep olup acı bir şekilde öleceğiydi. Ama nasıl öleceğinin kesin bir bilgisi yoktu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP (DÜZENLENİYOR)
Fantasy"Bütün bunlara sebep olan şey aşk mı?" diye bağırdım gürül gürül yağan yağmurun altında. Kollarımı iki yana açmış inanamayan gözlerle ona bakıyordum, karanlığa. Gür bir kahkaha duydum baktığım noktanın tersinden. "Sen söyle, aşk tüm bunlara değer m...