Arkadaşlar bölümler biraz geç geliyor kusura bakmayın.
*
"Uyansana ya."
Yatakta biraz daha gerindim ve gözlerimi zorlukla açtım.
"Ne istiyorsun Mia?"
"Şey, kahvaltı hazırlamıştım, ah kime neyse."
Onu bazen fazla kırıyordum, ama o inat etmişcesine gitmiyordu. Gitmeli miydi, bilmiyordum.
Mia yataktan kalktı ve üzerini değiştirmek için banyoya yöneldi. Ah, fazla çekici biriydi.
Ben de siyah pantolon ve siyah tişortümü üzerime geçirdim. Banyonun kapısı aralandı, içeriden mükemmel denilecek bir güzellik çıktı.
Siyah deri, dar ve mini bir elbise, sırt bölgesi açıktı, ve içinde siyah saçları ve iliklerime kadar işleyen gözleri ile Mia.
"Nereye gidiyorsun?"
"Sanane?"
Ah, elbette ki banane. Ben kimim ki?
"Güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim."
Bu sahneyi hatırlıyor gibiydim. Bu elbiseyi, içindeki güzelliği, masum bakışları. Ah, gördüğüm güzellik yüzünden saçmalamaya başlamıştım bile.
"Her şey için teşekkür ederim, bir daha görüşeceğimizi sanmıyorum Adrian."
Bir saniye? Ne oluyordu? Karşımda elinde bir adet valiz ve Mia duruyordu.
"Nereye gidiyorsun?"
"Eski hayatıma."
Gidemezdi. Olmazdı. Ona bu kadar alışmışken gidemezdi.
"Gidemezsin."
"Zorla tutacak halin yok ya, gideceğim."
*
"Adrian! Çöz şu ellerimi!"
"Eğer ellerini çözersem gidersin."
"Sen beni hayatının sonuna kadar böyle sandalyeye bağlayarak yanında tutabileceğini mi sanıyorsun? Ben diğer kadınlara benzemem."
Ve bir tekme.
Ah, lanet uçkuruma bir tekme savurmuştu.
Ve acılar içinde bir Adrian.
"Evet sen diğer kadınlara benzemiyormuşsun. Onlar uçkurum için ölüp dirilirken sen tekme atıyorsun, ilginç."
Yüzünü buruşturdu. Evet söylediğim laf hiç hoş değildi. Ama doğruydu bu, sonuna kadar.
''Sürtüklerle takılmazsan bu duruma alışırsın.''
''Bu sözü bana karşımdaki sürtük mü söylüyor?''
Sahte bir kahkaha attım. Sahteydi. Onun sürtük olmadığına emindim.
Gözleri doldu, ama ağlamadı, bağırmadı, sustu. Belki de en acısı bu olacaktı, en acısı buydu.
Ağlamıyordu, konuşmuyordu da. Evet, yaklaşık birkaç haftadır birlikte yaşıyorduk. Sadece birkaç hafta tanıdığım kız ile aynı evde yaşıyordum. Onun bana bağırmasını, homurdanmasını, kızmasını ezberledim ben, susması iliklerime kadar her yerimi yakardı, yaktı da.
''Neden konuşmuyorsun?''
Ses vermezdi, konuşmazdı emindim buna. Boş umutla konuşuyordum. Ama sesini bile özlemiştim.
Boş duvara bakar gibi bakıyordu bana, ben yokmuşum gibi, ben hiçmişim gibi.
''Konuş lanet olası!'' öyle bir bağırmıştım ki, ben bile ürperdim. Korkutuyucuydum. Sinirlendiğimde kendime hakim olamıyordum, olmak isteyen kimdi zaten?
Konuşmuyordu. Hatta benden korkmamıştı bile. Ben bile bu halimden korkarken onun yüzünde tek bir mimik bile oynamamıştı. Adeta konuşmamak için tanrıya söz vermiş gibiydi, lanet olsun.
Yatak odasındaydık, sadece nefes seslerimiz duyuluyordu. Tamam ben dinine düşkün olmayan lanet bir adamdım, hatta tanrıya başım sıkışınca bile yol açmak aklımdan geçmezdi. Etrafımda elde edemeyeceğim kız yoktu, onları becerirdim. Ama şu ana kadar evime aldığım tek bir kız bile yoktu, becermediğim, yanımda olan tek kız Mia'ydı.
*
Saatlerdir aynı konumdayız. Ben yatağımın ön kısmında yere çömelmiş, dizlerimi kendime çekmiş vaziyette. Mia ise sandalyede bağlı bir şekilde. Nefes seslerimizden başka hiçbir şey yok.
Saatlerdir kendimi tüketiyorum. Bir kıza 'sürtük' demek bu kadar çok mu acıtırdı acaba onu? Bana biri şerefsiz dese böyle yapmazdım, belki de öldüresiye döverdim bilmiyorum.
Ve sessizliğe dayanamıyorum artık.
''Mia! Konuş lanet olsun, konuş. Bağır, kız, söv, ağla. Ama konuş, lütfen.''
Ses vermiyordu lanet olası. Bana yokmuşum muamelesi yapıyordu.
''Sessizliğine dayanamıyorum Mia, tanrı aşkına konuş.''
Ve saatler sonra ufacık bir ses.
''Gitmek istiyorum.''
İnsan bir sese bu kadar muhtaç olabilir mi? İnsan, iki kelimeye bu kadar muhtaç olabilir mi?
''Göndermem.''
Ve yine sesslizkik.
''Gidemezsin Mia, göndermem anlıyor musun? Beni sana çeken lanet olası bir şey var. Aşk değil bu, belki hoşlantı. Ama ancak ben istersem gidersin, gidemeyeceksin.''
''O günü hiç yaşamamlıydık Adrian.''
Ve sessizlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Tanrı
Romans''Ah, sen kim olduğunu sanıyorsun küçük hanım?'' ''Sen kim olduğunu sanıyorsun aslında bay yürüyen ego?'' ''Ben sana ne istersem onu yaptırırım, benimsin, başkası olamaz. Ama sevgilin değilim, bayan Küçük Tanrı.'' Sustu. ''Benim olur musun bayan Küç...