siete

2.9K 291 284
                                    

"Jungwoo, sonunda!"

bağırarak boynuma atalayan Yukhei aynı onun da dediği gibi, sonunda rahat bir nefes almamı sağlamıştı. Attığı konum evinin çok uzağında değildi, hâliyle benimkinin de fazla uzağında kalmıyordu çünkü evlerimiz yan yanaydı fakat ben gelene kadar başına bir bela açmasından deli gibi korktuğumu itiraf etmeliydim.

Kollarını boynuma sarmış ve başını boynuma gömmüş olan uzun bedenden yayılan içki kokusuyla yüzümü buruşturdum. Korkumun arkasından kalan merakım onu sağ salim görünce gün yüzüne çıkmıştı şimdi. Neden bu kadar içtiğini bir şekilde öğrenmem gerekiyordu.

Yine de içki kokusunun bile bastıramadığı saçlarının o güzel kokusu boynuma yasladığı başı sayesinde burnuma dolmuştu. Kısa, çok kısa bir süreliğine onun sarhoş olduğunu unutmuş ve gözlerimi kapatıp kokusunu içime çekmiştim.

Sonsuza kadar o şekilde kalmak istiyordum ama maalesef, bu mümkün değildi. Çünkü şu an uğraşmam gereken ve koca bir bebek vardı, sarhoş koca bir bebek.

Kısa bir süre öylece dikilip kokusu burnuma dolarken ne yapmam gerektiğini düşündüm. O kısa sürenin sonunda ise onu benim evime götürmeye karar vermiştim. Eğer onu kendi evine götürseydim yarın okula babasından dayak yemiş bir şekilde geleceğine neredeyse emindim ve ben buna göz yumamazdım. Babasıyla aralarının pek iyi olduğu söylenemezdi, bir de babası onu bu hâlde görürse Yukhei ondan büyük bir azar ve birkaç tane de yumruk kazanırdı.

Boynumda sayıklayan koca bebeği kendimden ayırıp bir kolumu beline sardım ve bana yaslanmasını sağladım, o da tek kolunu omzuma atmıştı. "Yürüyebilecek misin?"

Yukhei olumlu anlamda başını salladığında bana yaslanan ağırlığıyla zorlanarak yürümeye başladım. Bu aptalın gün içinde yaptığı en mantıklı şey evine yürüme mesafesinde bir yerde sarhoş olmak olmuştu sanırım. Beni otobüse binmekle uğraştırmadığı için ayıldığında ona teşekkür edecektim.

Ama bunu ondan habersiz yapacaktım tabii ki, benden teşekkür duymaya pek meraklı olduğunu sanmıyordum.

Kafamın içinde kendi düşüncelerimle kendi kendimi yediğim beş dakikanın sonunda yaklaşık iki kere düşme tehlikesi geçirmiştik ve ikisinde de Yukhei omzumda uyuyakalmıştı. Yine de yaralanmadan eve gelmeyi başarmıştım.

"Ne oldu da içtin ki bu kadar?" yol boyunca ara ara yaptığım gibi yine söylenerek onu azarlarken aynı zamanda gözlerimin önüne gelen saçlarımı üfleyerek biraz da olsa gözlerimin önünden çekmeye çalışıyordum. Onun belindeki elimi çekip cebimden evin anahtarını çıkarırken ailem evde olmadığı ve benimle yaşamayı reddettikleri için ilk defa şanslı hissediyordum.

O sırada gelen cevap ise aklımdaki bütün düşünceleri yok etmişti. "Seni özledim." 

Ellerim titremeye başlarken sakin kalmaya çalıştım ve derin bir nefes aldım. Canımı yakıp sonra farkında bile olmadan beni yumuşatabilmesi  haksızlıktı.

'Sarhoş olduğu için böyle konuşuyor Jungwoo, boşuna umutlanma.' Sakinleşmeye çalışırken aynı cümleyi tekrar edip duruyordum. Sarhoştu ve muhtemelen ne söylediğinin bile farkında değildi. Evet, tamamen saçmalıyordu.

saudade, luwoo. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin