once

2.4K 254 103
                                    

"Hadi Jungwoo, aç şu telefonu!" Genç çocuk ellerini saçlarının arasından geçirirken kaçıncı kez olduğunu bilmediği kadın sesini tekrar duydu 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor...'

Hırsla ellerinin arasındaki saçlarını çekiştirirken okulun çıkışına doğru yürümeye başlamıştı. Dersi boş verip diğerinin ardından sınıftan aceleyle çıkmıştı, okulun her köşesini aramıştı fakat ne kadar hızlı davranırsa davransın yine de onu bulamamıştı.

Önündeki çıkış kapısını hızla itip, ön bahçeye çıktığında herkesin derste olması işine gelmişti. Etrafta kimse yoktu.

Gözlerini hızlıca ön bahçede gezdirdiğinde aradığı çocuktan hiçbir iz bulamamış, aynı hızla arka bahçeye doğru koşmaya başlamıştı.

Arka bahçeye ulaştığında ön bahçenin aksine daha bakımsız olan yer buranın çoktan unutulduğunu ve kimsenin burayı kullanmadığını bir kez daha fark etmesini sağlamıştı. Fakat gördüğü kadarıyla orayı unutmayan kendisi gibi bir kişi daha vardı.

Okula en uzak köşedeki bankta oturmuş ve yüzünü ellerine gömerek sarsılan çocuk, Yukhei'nin aradığı kişiden başkası değildi.

Uzun genç rahat bir nefes verirken bir süre hiçbir şey yapmadan orada öylece dikilmişti. Ani bir kararla buraya gelmişti gelmesine de, şimdi ne yapacaktı? Hiç ne diyeceğini, ne yapacağını planlamamıştı. O kadar endişelenmişti ki tek derdi bir an önce onu bulmak olmuştu.

Yavaş adımlarla bankatki çocuğa yaklaştığında ayağının altında ezilen kurumuş yaprakların sesi karşısındakinin kızarmış gözlerini kendisine çevirmesine neden olmuştu. Fakat ondan hiçbir tepki kazanamamış, beklediğinin aksine şişmiş gözler tekrardan yere sabitlenmişti.

"Peşimden gelmemeni söylemiştim, rahat bırak beni." Titrek çıkan ses gitmek yerine daha da yakınına gelmesine neden olmuştu uzun gencin. Şimdi bankta oturan sevdiğinin önünde diz çökmüş, yere diktiği gözlerine bakabilmek için çabalıyordu. "Bunu yapmayacağımı biliyorsun."

Jungwoo ağladığını belirtircesine burnunu çekip gözlerini sıkıca kapattı. "Sadece bir kere kendi istediğini değil, benim istediğimi yap Yukhei."

Yukhei, karşısındakinin ellerini elleri arasına alıp onlara birer öpücük kondurdu. "Yalnız kalmana izin vermeyeceğim, artık olmaz."

Öpücük kondurduğu ellerin şimdi kendi ellerini sıktığını hissettiğinde, sıkıca kapanmış gözler de açılmış ve kendi gözlerine kenetlenmişti. Yukhei, onu bu hâle getirdiği için bir kez daha kendinden nefret etmişti şimdi.

"Bundan nefret ediyorum Yukhei." Ağlaması dindiği için sesi artık eskisi kadar titrek çıkmıyordu. "Bu hâle gelmemin sebebi sensin ama ben yine sana sığınmak isterken buluyorum kendimi, çok sinir bozucu."

Derin bir nefes çektikten sonra içine, daha ne olduğunu anlamadan ensesinde hissettiği el sayesinde yüzü karşısındakinin boynuna gömülmüştü. Hemen ardından da saçında küçük öpücükler hissetmişti. "Sığın bana o zaman."

Jungwoo karşısındakinin tişörtünü avuçlarının arasında sıkıp buruştururken her şeyi boş vermiş, kendini sevdiği çocuğun kollarına bırakmaya karar vermişti.

"Şimdi suratına yumruk atma sırası bende Wong Yukhei, hazır olsan iyi edersin."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
saudade, luwoo. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin