Çocukları gecenin yarısı bu kadar korkutup çığlık attıran şeyin ne olduğunu anlayabilmek için, eşimle aynı anda yataktan bir ok gibi fırlayıp ,kötü bir şey oldu korkusundan yerinden çıkacakmışcasına küt küt atan bir kalple soluğu çocukların odasında aldık.Gördüklerimiz karşısında hem şaşkınlık, hemde korku iki duyguyu aynı anda yaşıyorduk.Kızların ikisi korkudan birbirine sarılmış ağlıyorlardı.Emin ah Emin bütün oyuncakları odaya dağıtmış eline aldığı ekmek bıçağıyla,bütün bebeklerin elbiselerini kesmiş en sonunda da kendine ait olan vede en çok sevdiği deniz altı adamının bacaklarını kesmek isterken ablaları uyanmış.Korkudan kocaman olmuş gözleriyle Emin'i gösterirken kızlar babalarına,oğlumda bana sarıldı.Çocuklar biraz sakinleştikten sonra olup bitenleri anlatmaya başladılar.Büyük kızım
-Anne Emin'i öyle elinde bıçakla görünce oyuncaklara yaptığı şeyleri bizede yapacak sandım.Ben korkup bağırdığımda İrem'de bana sarılılıp bağırdı.Bana sımsıkı sarılmış oğluma.
-Oğlum ablalarını korkutmuşsun,hadi onlar onun için bağırmışlar peki sen neden çığlık attın?
Emin-Şeyy! onlar çok bağırınca bende korktum bende o yüzden işte diyor bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Eşim Emin'ne oyuncaklara neden bunu yaptığını sorduğundaysa.Aldıgımız cevap yalnızca kendini kamufule etmekten başka bir şey deyildi."Dün ablası topunu patlatmasaymış oda bunları yapmazmış"Çocukları o gece yanımıza alıp hep birlikte yattık.Sabaha karşı uyuya kalmışız eşim işe geç kaldığı için o günde işe gitmedi.Çocuklar kavaltılarını yapıp oyun için bahçeye gittiklerinde.Eşim
-Gece yaşananlar patlatılmış bir top yüzünden deyil biliyorsun deyilmi?dedi.Ben
-Evet farkındayım Emin'in patlayan ilk topu deyil bu.Geçen akşam ki konuşulanlara şahit olmasının etkilerinin dışa vurması.Peki şimdi ne yapacağız dedim.Eşimin aklına gelen tek şey Emin'i iyi bir pisikoloğa götürmek oluyordu.Beni ise eski bir Türk filmi klasiği olan teşhiste yanlış anlaşılma oyununu oynayarak, meseleyi daha kısa yoldan halledebilirmişiz fikri daha ağır basıyordu.Eşimle enine boyuna herşeyi konuşup,ilk önce yanlış teşhis oyununu uygulayacak,eğer işe yaramazsa ozaman destek alacaktık.Hemen doktorumuzu arayıp olup biten herşeyi anlatık ve ertesi güne randevu alıp hastaneye Emin'ide alıp gittik.Doktorun kapısını tıklatıp kapıyı açar açmaz doktorumuz.
-Buyrun gelin gelin, kaç gündür bende size ulaşmaya çalışıyorum diyerek rolünü profosyönelce oynamaya başlamıştı.Eşim
-Hayırdır hocam son kalan testimizi getirmiştik yoksa onun için mi ulaşmak istediniz bize,dedi.Bu arada da Emin doktorun ağzından çıkan her kelimeyi büyük bir dikkatle dinliyordu.Doktor hanım elindeki dosyayla Emin'e doğru eğilip gümseyerek
-Hayır hayır test için felan deyil, asistanlarımdan biri bu küçük beyin dosyasıyla başka bir hastamın dosyasını karıştırmış ve dolasıyla bu küçük beye yanlış teşhis koymuşuz.Kusura bakma küçük bey seninde canını yaktık kan alalım felan derken galiba seni biraz üzdük.Doktor hanım konuştukça" ben içimden keşke diyordum keşke bu söylediklerinin hepsi doğru olsa,gerçekten dosyalarımız karışmış olsa diyordum"Ve doktor hanım sözlerine devam ediyor yani demem o ki küçük bey sen hasta felan deyilsin demesiyle.Emin oleey yaşasın ben hasta deyilmişim bacaklarım kesilmeyecek artık diye sevinçle babasına ve bana sarıldı.Zaten bacağı kesilecek diye de bir durumda söz konusu bile deyildi,bu fikre nasıl kapılmıştı anlayamamıştık.Doktor hanıma defalarca teşekkür edip ayrılırken doktor hanım Emin'den"hasta olmasa bile her altı ayda bir muayeneye gelmesi için söz alarak gönderdi bizi.Emin hasta olmadığı kanısını çok çabuk benimsemişti.Emin'in bu kadar çabuk ikna olması bizede rahat bir nefesi aldırdı.Hayat ne garipti bir zamanlar biran önce büyümesi için can attığım,hayaller üzerine hayaller kurduğum oğlumun artık büyümesini istemiyordum.Çünki oğlumun hem hayatına hemde hayallerine zamansız sınırlar çekilmişti,aynı şekilde bizde öyleydik sonsuz hayallerimiz artık sınırlıydı.Yapmak istediğim tek şeydi zamanı durdurup oğlumu hep aynı yaşta saklamak.Buna gücümün yetmeyeceğini,bunun imkansızlığını biliyor olmak canımı yaktıkça yakıyor,elimden gelen tek şeyin yürüyüp gezdiği,koşup coştuğu günlerin anısı saklamak olduğunu düşünerek her anını bazen resimle bazende vidioya kaydederek oğlumun yarım kalacak olan çocukluğunu saklamak oldu.Ben bu oyalanışın uğraşındayken,Başkalarına su gibi bize asır gibi üç yıl geçmiş.Oğlum büyümüş altı yaşına gelmişti,bu arada hastalık ta kendini iyice belirginleştirmeye başlamıştı ve asıl acılarımız yeni başlıyordu...