jeongguk taehyung'un istediğini yapıp, onu orada yalnız bırakıp gittikten sonra taehyung, dükkana minik 'bunu yapmak zorundayım, çok özür dilerim' notları ve yanında jeongguk'un farklı işler yaparken olan hallerinin portrelerini bırakıyordu. yani jeongguk ilahi bronz gibi parlayan mürekkebin ve mükemmel el yazısının taehyung dışında kimsenin olmayacağını biliyordu. çizim stili ise kelimenin tam anlamı ile eşsizdi.
ve jeongguk işini yaparken arada iris mesajları yolluyor, herhangi bir cevap beklemeden, kırık bir gülümseme sunuyor, iyi çalışmalar diliyor ve iyi olup olmadığını kontrol etmek istediğini söylüyordu. bu kesinlikle küçük olanın açısından iyi bir şeydi çünkü taehyung'un yüzünü gördükçe ağlamaklı oluyordu, istese dahi cevap veremeyecek duruma geliyordu. bir keresinde jeon, hıçkırıklara boğulmadan taehyung'a tanrı olduğu için zaten ne yaptığını görebiliyor olduğunu ve buna rağmen neden hala o mesajları yolladığını sorabildi. taehyung ise işlerin öyle işlemediğini, eğer kendisi en güçlü formunda değilse veya o herhangi bir kişi kendisi hakkında konuşmuyor ise ne yaptıklarını göremediklerini söyledi.
jeongguk bunu öğrendikten sonra, yakın arkadaşı kim namjoon'un yanına koşarak gitti. arkadaşının çalıştığı demirciye pata küte girdi ve neredeyse adamın elindeki kızgın demiri düşürmesine neden olacaktı.
"yüce hephaistos! neredeyse kendimi öldürecektim, jeongguk. dikkat et biraz." namjoon elindeki malzemeleri bırakıp jeongguk'a döndü.
genç, yaptığı patavatsızlığı fark edince biraz utandı. kim bilir, belki daha kötü bir manzara ile de karşılaşabilirdi? mesela namjoon'un, eşi kim seokjin ile sabah fingirdeşmelerine tanık olabilirdi. kendisine ebeveyn gibi gördüğü bu insanları o şekilde görmenin hayalini kurmak bile jeongguk'u travma yaşatmaya yaklaştırmıştı.
"kusura bakma hyung," bir yere oturdu. "sana mini minnacık şeyler anlatmam lazım."
ve olan biten her şeyi anlattı. bazı aralarda namjoon jeongguk'un salaklıklarına kahkahalarla güldü fakat genel olarak sessiz ve pürdikkat dinledi.
"demek benim bunca şeyden daha yeni haberim oluyor." hafif bir sırıtış ile söyledi. "hayırsız ve utanmazsın jeon." namjoon daima jeongguk'la dalga geçerken onun soy adını kullanırdı. bu iyiye işaret, diye düşündü jeongguk. gerçekten de bana kızgın değil.
sonra gülümsemesini sildi. "sana yardım edebilirim, ama yaptığın işin çok riskli olduğunun farkındasın, değil mi?"
"sanatçıya yaraşır bir savaş olacak hyung," jeongguk pişkin pişkin sırıttı. "ve sen de bana yardım edeceksin."
❈❧❈❧❈❧❈❧❈❧❈❧❈❧❈❧❈❧
o hafta, jeongguk'un monoton hayatındakinden değildi. kendi mekanına evinden çıkıp bir saatliğine uğruyor ve tablosuna devam ediyor, müşteri gelirse onlarla ilgileniyor, ardından ise bütün gününü namjoon'la proje üzerine çalışmakla geçiriyorlardı.
aynı zamanda dükkana uğramasında taehyung'un yüzünü kısa bir süreliğine de olsa görme isteği de vardı fakat, kesinlikle o kadar önemli bir neden değil; bu yüzden boş veriyoruz, evet.
jeongguk altını incelikle şekillendiriyor ve büyüğünün öğrettiği biçimde iskeletle kaynaştırıyordu. bebek adımları ile projelerinde ilerliyorlardı ve jeon sabırsızlanmaya başlamıştı. artık hemen işini bitirmek ve arzusuna kavuşmak istiyordu.
"hyuung!" dükkanın arka tarafındaki büyüğüne seslendi. cevap alamayınca daha sesli bağırdı. "HYUNG!"
"ne var be, ne var?" sol omzundan düşen togasını düzelterek, apar topar şekilde içeri girdi. şişmiş kızarık dudaklarını elinin tersiyle sildi. jeongguk arkadan seokjin hyung'unun "bir gün zeus'un ilk şimşeğini şu veledin götüne sokacağım" dediğini duydu ve buna katıla katıla güldü. onları bölmeye ve tepkilerini izlemeye bayılıyordu. ikisi de ona kızamayacak kadar yufka yürekliydi.
"bu projemiz, ne zaman bitecek?" hala uğraşmakta olduğu altın parçasını gösterdi.
namjoon düşünür gibi kafasını kaşıdı. "bilemiyorum, iki haftaya bitmesi gerekir. eğer fazladan mesai yaparsan daha hızlı olur elbette."
jeongguk bu teklifi duymasa bile gece gündüz aralıksız uğraşıp yine işini daha hızlı bitirmeye çalışırdı zaten. bu yüzden sadece kafasını sallamakla yetindi.fazladan mesai yapmak işlerinin bir hafta erken bitmesine vesile olmuştu. şimdi ise jeongguk şehir merkezinin en yüksek binasının -ki bu sadece dört katlı bir ev oluyordu- çatısında duruyordu. artık tamamlanan eserlerini deneme vakti gelmişti. eğer başarılı olurlarsa; tebrikler. çünkü iki aşık sonunda kavuşacak. eğer olunmazsa; huzur içinde yat jeon, hades'e de bizden selam söyle.
projeleri şöyleydi ki, jeongguk'un namjoon'un yardımı ile yaptığı protez kanatlar ile uçacak ve olimpos dağına kadar gidecekti. ve yanmayacaktı, düşmeyecekti, ölmeyecekti. en azından öyle umuyorlardı.
"kendine dikkat et dostum," namjoon elini eşinin beline koymuş korkuyla bakıyordu küçüğe. "seni özleyeceğiz tatlım," seokjin ise en kötü senaryoya kendini hazırlamış ve kançanağı gözlerini ona dikmişti.
jeongguk içtenlikle güldü. öleceğine olasılık bile vermiyordu. "görüşürüz!" ikisi de aynı anda "umarım" diye mırıldandılar.
genç önüne döndü ve aşağı doğru baktı. yolları, arazileri izleyerek ufka kadar bakışlarını çıkardı. kollarını açtı. altın, zarif tüyler güneş ışınlarıyla göz alıcıydı. jeongguk, düşmeyeceğinden emin olmak için kollarını demir bir iskelete tutturmuş, elleriyle de sıkı bir şekilde demirlerin sonundaki kabzaları kavramıştı.
kendini öne doğru bıraktı ve kollarını biraz hareket ettirip süzüldü. soğuk hava vücudunu yalayıp geçiyor ve inanılmaz bir adrenalin yaşıyordu. arada bir kuş gibi kollarını hafifçe çırparak yukarı yükseliyordu. yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, yaptığı ölümcül işten o kadar zevk alıyordu ki. aşağıdaki işlerinde güçlerinde olan insanlara baktı. tarlaları geçti.
ilk iki saat her şey çok güzel gitmişti. fakat illa bir sakatlık çıkar ya, sol kanattaki iskelet gıcırdadı ve koptu. genç dengesini kaybederek hızla düşmeye başladı. kollarını bu sefer hızla çırpıyor, ve bu durumda hangi tanrı veya tanrıça sorumlu ise onlara dua okuyordu. aynı zamanda taehyung'un ismini de var gücüyle bağırıyordu ki tanrının dikkatini çekebilsin. artık yere fazlasıyla yaklaşmıştı, bütün umudunu kaybetti ve kendini saldı.
sellam 💕 💞 💓 bts'in konsept fotoğrafları geldi nasıl hissediyoruz hahayt, şahsen ben hissedemiyorum💁♂️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☀️icarus ;; taekook☀️
Cerita Pendekkim taehyung güneş ve sanat tanrısının oğludur, ve bir gün ölümlü jeon jeongguk onun dikkatini çeker.