...tam bu düşüncelerin arasından sıyrılıp uykuya dalıcakken telefonuma gelen bildirim sesi uykumun kaçmasına neden oldu.
Whatsapp'a mesaj gelmişti.
"Napıyorsun?"mesaj Evreme aitti."İzninle uyuyacağım."
"Hmm peki. İyi geceler."
"İyi geceler"yazdıktan sonra yatağımda rahatımı bulmaya çalışırken bir kaç kez debelendim ve rahatımı bulduğumda hareketsiz bir şekilde uykumun gelmesini bekledim. En sonunda uyku beni bulmuştu.
Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu,en son gözlerimi kapattığımı hatırlıyordum. Her zaman ki gibi annem masanın üzerine yemekleri koymuş beni çağırıyordu.
"Anne bugün kahvaltı yapmıyacağım."
"2 gündür doğru düzgün yemek yemiyorsun zaten...Gel ye biraz sonra gidersin."
"Anne canım istemiyor,sana afiyet olsun."
"Tamam ısrar etmiyorum ama yarın da böyle yaparsan görüşürüz,ona göre..."
"Tamam anne yarın güzelce kahvaltımı yaparım."dedikten sonra okul formamı giymeye gittim o sırada telefonuma bir mesaj geldi.
"Hadi çık bekliyorum."bu mesajı yazan Evremdi.
"Tamam elbiselerimi giyip çıkıyorum."yazdıktan sonra telefonu yatağın üzerine yavaşça fırlattım ve elbiselerimi giymeye başladım.
***
Dışarıya çıktığımda beni gören Evrem "Günaydın."
"Günaydın... Neden beni bekledin Evrem?"
"Beraber okula gidelim diye bekledim Arda. Hem canında sıkılmamış olur diye düşündüm."
"İyi düşünmüşsün...Hadi okula gidelim."
Omuz silkerek yürümeye başladı ve bende hemen yanında yürümeye başladım.
"Arda aileni benimle tanıştırır mısın?"
"Hayır..."
"Neden?"
"Çünkü yapamam."
"Sebep?"
"Daha hiç bir kızı annem ile tanıştırmadım,ilk olmanı istemiyorum. Ve..."
"Ve ne?"
Üzgün bir şekilde içimi çektikten sonra
"Babam öldü..."
"Çok özür dilerim...Ben...ben bilmiyordum..."
"Senin bir suçun yok."
Sessizce okula kadar yürüdük.
***
"İyi dersler Arda.""Sanada iyi dersler." Dersimiz Fen dersiydi,dersimize Ferhat Hoca giriyordu,Ferhat Hoca iyi kalpli bir insandı. Birisi derste uyursa "Uykusunu almamıştır. Bırakın uyusun."derdi. Ferhat Hoca en sevdiğim hocaydı. Ve Ferhat Hoca sınıfın kapısından içeri giriyordu. Sınıfça ayağa kalktık.
"Günaydın gençler!"
Sınıfça gür bir sesle
"Sağol!""İyi dersler."
"Sağol!"
"Buyrun oturtabilirsiniz."
Sınıfça sıralarımıza oturduk. Hoca yoklamayı aldıktan sonra hemen derse geçti. Sınıftaki çoğu kişi kendi aralarında sessizce sohbet ediyorlardı. Ben ise dersi dinleyip bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Ders çok rahat bir şekilde ilerliyordu,bu Ferhat Hoca'nın iyi kalpliliği sayesinde oluyordu. Şuan derste Şevket Hoca olsaydı esip gürlerdi ve ders işlememiş bir şekilde teneffüse çıkardık. Ferhat Hoca ile geçen dersleri bu yüzden çok seviyordum, Ferhat Hoca "Dinleyen dinlesin."kafasında olan bir hocaydı. Hiç bir zaman dersi kızarak geçirmiyordu.
Teneffüs zilinin çalmasına 5 dk kalmıştı ve sınıftakiler daha da çok konuşmaya başlamıştı. Bende bu ses kargaşasında dersi dinleyemeyeceğim için biraz da olsa yanımdaki arkadaşımın arka sıradakilerle konuşmalarını dinledim.
Teneffüs zili çaldığında dışarı çıktım, Evrem arkadaşlarıyla voleybol oynuyordu. Bir süre Evremi seyrettim,gâyet güzel oynuyordu, gelen topları çok isabetli bir şekilde karşı tarafa gönderiyordu. Beni farketmiş olacak ki karşı tarafın gönderdiği topa manşeti vurup sayıyı aldıktan sonra benim yanıma doğru yaklaştı.
"Arda iyi oynuyor muyum?"
"Evet gâyet iyi oynuyorsun. Ne zaman voleybol oynamaya başladın?"
"İki buçuk yıl falan oldu. Başlarda oynayamıyordum,ama oynadıkça alıştım. Zaten bir şeye alışmak için önce tanımaya çalışmak gerekir."
Bu son cümlesinin altında bana gönderme olduğunu düşündüm çünkü ben onu tanımaya çalışmadan arkadaşım olmasını istememiştim ve bana alış der gibi söylemişti."Evet sende tanımaya çalışmışsın...Belli oluyor."
Gülümseyerek"Evet iki buçuk yıl tanımaya çalıştım ve tanıdığımı düşünüyorum ama bazı insanlar tanımaya çalışmadan vazgeçiyor. Biraz çaba gösterseler..."
Evet, bu sefer emindim bana gönderme yapıyordu. Alttan alttan biraz da olsa farketmem için gönderme yapıyordu. Bende ona açıklama yapar gibi bir gönderme yaptım.
"Demek ki o oyun onlara göre değil Evrem."diyerek sınıfıma doğru ilerledim. Sınıfımın kapısından tam içeri girecek iken içeri zili çaldı. Çok iyi zamanlamaydı. Önüme gelen ilk arkadaşıma "Ders ne?"dedim. Arkadaşım hiç bekletmeden "İngilizce"dedi.
İngilizce dersimize Duygu Hoca giriyordu. Duygu Hoca çok pimpirikli birisiydi. Masaya oturmadan önce masanın üzerindeki tozları bir ıslak mendil ile temizledikten sonra oturur ve yoklamayı alırdı,hocanın bu huyunu hiç sevmiyordum.
Seçmeli ingilizce dersi ile birlikte 3 ders ingilizce görücektik, ve 3 ders ingilizceden sonra beden dersi geliyordu, 5.dersin beden olmasını çok seviyordum çünkü hemen sonra öğle arası oluyordu.
Hoca yoklamayı aldı ve hemen derse geçti. Kafamın içinde Evrem ile olan konuşmamız yankılanıyordu ve çok kafamı karıştırıyordu. Bunları düşünürken zil çalmıştı bile zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştım. Zil çalarken biraz daha oturup düşündükten sonra dışarıya çıktım. Bizim sınıftan olan Aslı yanıma geldi. Bu kızın beni sevdiğinden şüpheleniyordum çünkü her zaman gözü benim üzerimde ve ben güldüğüm zamanlarda sürekli ağzımı yani gülüşümü süzüyordu.
"Arda biraz dalgındın... Ne oldu?"dediğinde beni bir kez daha izlediğini belli etmişti, ben buna aldırmadan
"Hiç ya... Biraz kafam karışık."
"Ne oldu ki?"
"Bilmiyorum bu aralar kafam karışık ya."
Bir şeyi açıklayacakmış da bu son laflarımı duyduktan sonra vazgeçmiş ve anlamış gibi bir şekilde"Hııı... Tamam sonra görüşürüz."
Hiç bir şey söylemeden sadece bay bay mânâsında elimi kaldırdım. Zaten dersin başlamasına 4-5 dakika kalmıştı. Bende bu zamanı boş boş gezerek harcadıktan sonra sınıfa girdim.
İngilizce derslerini hiç görmemişiz gibi geçiriyordum, çok çabuk geçiyordu dersler. Sonunda beden dersi gelmişti en sevdiğim ders...