5.Bölüm🔥

10K 574 292
                                    


"Bir gemi misali şu gönlüm, limanım yitik rotam karanlık."

İnsanlar yanıltıcı bir ayna gibiydi, büyük yanıldı ve beklemediği bir yerden mağlup oldu. Burak'ın ihanetini bir türlü unutamıyordu, oysa en masum anılarıydı o çocukluğu birlikte paylaştığı acılarıydı. Bile bile en harlı ateşlere attı onu, göz göre göre kana susamış canilerin eline bıraktı ve gitti; tüm güzel anılarla birlikte. Geriye sadece bir karanlık ve sonsuz kabus bıraktı.

 Şu köhne evleri andıran ruhu ne çok acı gördü, kim bilir belki hatırlamadığı sayısız ihanetin bıçak izleri vardı hâlâ sırtında. Belki bir karanlığı gizliyordu zihni, karanlığın sığınağı olmuştu. Hatırlamayı  çok isterdi, iç sesi ona karanlık bir gerçeğin hâlâ içinde bir yerlerde pusuda beklediğini söylüyordu.

 Uykudan uyandığından beri deli gibi odanın etrafında dönüp duruyordu. İçinin hüznüne birde çaresizlik ekmişlerdi. Hiç mi vicdan yoktu bu insanlarda? Hiç mi kalpleri yoktu? Bunca şeyi ona neden yapıyorlardı? Neden göz yumuyorlardı? Zaten bir bilinmeyeni gizliyordu beyni, onca şeyin içine bir de bunu koymuşlardı.

Böyle olmayacaktı, hayır; kesinlikle kabul etmeyecekti. Onu burada tutmaya hakları yoktu. Kaçacaktı buradan bir yolunu bulup gidecekti.
Bir yandan "Düşün kızım düşün, hadi bulursun sen," diye kendi kendine telkinler veriyordu. Durumu  kapana kısılmış bir fareden farksızdı, kıstırıldığı yerden kurtulmalıydı ama nasıl?

Aklına gelen planla bir anlık tereddüt yaşadı ama sonra "Ne de olsa kaybedecek bir şeyim yok" diyerek planını uygulamaya sokmaya karar verdi. Nermin Hanım'ın meşgul olduğu bir zaman diliminden faydalanarak bir şekilde evden çıkacaktı. Kapıdaki adamların da  icabına bakması gerekiyordu tabii, ne kadar zor olabilirdi ki?

Planın ilk evresi için harekete geçerek aşağı indi. Salondaki koltuklarından birine oturup, eline kumandayı alarak bir film seçti. Film yaklaşık bir buçuk saat sürdü, karnının acıktığını fark ettiğinde  mutfağa gidip bir şeyler atıştırdı.  Bulaşıkları yıkayıp Nermin Hanım'a yardım etmek için kolları sıvazladı.

Akşam yemeği için olan eti soslarken bir şey fark etti, Nermin Hanım neredeyse ayakta uyuyordu. Çok fazla bitkin bir hali vardı. Yüzü neşeyle aydınlandı, onu yukarı gönderip kaçabilirdi.

"Çok yorgun görünüyorsun Nermin teyze, sen yukarı çık uyu ben geri kalanları hallederim."

"Olmaz yavrum öyle tek başına nasıl yapacaksın?"

"Yaparım yaparım, hem çok solgun görünüyorsun lütfen git. Benimde vaktim geçmiş olur çok sıkılıyorum bu evde."

"Peki madem gideyim ama sende çok yorulursan beni uyandır emi kızım?"

"Yorulmam ben merak etme, iyice dinlen sen."

Nermin Hanım'ın gitmesini bekledi, ayak sesleri duyulamaz olunca hemen harekete geçti. Mutfağın arka bahçeye bakan cam duvarından dışarı gözetledi. Burada ön tarafa kıyasen daha az adam vardı. Onların bir şekilde dikkatini dağıtmayı başarabilirse kaçabilirdi. Düşündü,  mutfakta bir gelip giderken gözüne zigon sehpanın üzerinde duran vazo takıldı. O an beyninde bir ampul yandı, vazoyu kaptığı gibi mutfağın arka bahçeye açılan kapısına yöneldi.

Yapacağı tek bir şey vardı, doğru zamanı kollamak ve vazoyu bir noktaya fırlatmak.  Çit bitkisinin arkasına saklandı, arada bir korumaları kontrol etmeyi de ihmal etmiyordu. Stresten alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Bu işi doğru orantıyla yapmazsa kendini riske attığıyla kalacaktı. Kendini iyice gizledi, uygun an geldiğinde vazoyu belli bir noktaya fırlattı.

ALACA 365 GÜNÜN SIRRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin