4.Bölüm🔥

11.7K 628 420
                                    

"Bazen sessiz kalır çığlığına bütün kelimeler."

MERT EFE GÜNECELİ

En büyük vaveyladır suskunluklarımız, bağırtkan hallerimizden daha da sağır edicidir hatta. İçimizde büyüttüğümüz sırlar gün gelir büyür ve meyus düşünceler eker yüreğimize. Dağ gibi büyüyen sır çukurunun içinde can verir ruhumuz.

Can veriyordu Mert Efe, yavaş yavaş tüm bedenini kuşatan bu zehir, ölüme biraz daha yaklaştırıyordu onu. Aşk denen illet fütursuzca batırmıştı hançerini en sol yanına. Baş köşesine oturduğu  masada, dikkatli gözlerle sevdiğini izliyordu. Her anını zihnine kazımak istiyordu bir yanı ve tek celsede bu saçma duyguyu bitirmek için can atıyordu diğer yanı.

Olmuyordu, söküp atılmıyordu öyle bir kalemde içinden. Tutkulu bir perestişle seviyordu Akşın'ı, olur ya bazen canı çıkarda bu meret sevgi ondan çıkmaz zannediyordu. Bu duygu fazlasıyla öfkelendiriyordu içinde yatan ateşi. Evet; bir ateşi vardı onun ve o ateş zamanında koca bir aileyi küle çevirmişti, şimdi ise aynısının Akşın'a olacağından korkuyordu.

Onu meyus düşüncelerden ayıran şey Akşın'ın Rüzgar'a saldırması olmuştu. Kaşları bir yay gibi hayretten havaya kalkmıştı. Bu kaçık kadın ne yapıyordu böyle? Hayatında daha önce duymadığı yaratıcı ve bir o kadar da komik hakaretleri saydırırken bir yandanda Rüzgar'a vuruyordu.

Bu kız tam bir manyaktı, belinden yakaladığı kızı tek bir hamleyle arkasına alıp, Rüzgar'a uyarı dolu bir bakış atarak "Git üstünü değiştir," demişti. Akşın, ona vururken az kalsın Rüzgar bir pot kıracaktı, bu bakışın anlamı bir nevi 'sonra görüşeceğiz' felandı.

"Kızım sen ne tür bir manyaksın ya? Bir durdurağın yok mu senin? Büyü biraz büyü,"
dedi.

"Siz kendinize bakın be şehir eşkıyaları! Ne olduğunuz bile belli değil."

"Hayda, ulan çattık belaya. Kızım bir sus."

"Susmuyorum, siz ne işler karıştırdığınızı söyleyene kadar da susmaya niyetim yok."

"Sabri şu cazgır kızı çıkar yukarıya başım şişti."

Sabri yerinden kalktı ve hâlâ çığırmaya devam eden kızı kolundan tutup yukarıya çıkardı. Mert Efe Rüzgar'a baktı "Dün arazide bulunan ceset hakkında bir gelişme var mı?" diye sordu.

"Hayır abi yok maalesef ki o da diğerleri gibi, kimliği belirsiz ve ölüm sebebi aynı."

"Ulan her şey de üst üste gelmesin be kardeşim. Bir gün şu beynim dinlensin," dedi.

Yaptığı işin zorluğu yetmiyormuş gibi birde bu Akşın meselesi çıkmıştı. Babası olacak o kurnazın elinde o flash bellek olmasa biliyordu ya yapacağını, şimdilik eli kolu bağlı oturuyordu. Son zamanlarda ormanlık alana atılan kimliği belirsiz cesetler vardı, ne hikmetse hepsinin ölüm sebebi aynıydı. Bu olayı çözüme ulaştırması lazımdı çünkü Akşın'ın olayıyla ilgili olabilirdi.

Kafasını kaldırdığında Nermin Hanım'ın pür dikkat ona doğru baktığını gördü.

"Evet, dinliyorum Nermin Sultan."

"Yavrum tahmin ettiğim şeyi yapmayacaksın değil mi? Öfkene yenilmeyeceksin söz ver bana."

Aklı bir an geçmişe kaydı, kalbini yokladığında öfkesinin yerli yerinde olduğunu gördü"Ona karşı içimde yalnızca bir acıma duygusu var. Merak etme," diyerek kestirip attı. Halbuki yalandı, bunu bir kalbi bir de kendi iyi biliyordu. İçinde kocaman bir öfke ve o öfkeyle eşit bir sevgi vardı. Hangisinin daha ağır basacağını zaman gösterecekti. Bir saat sonra Akşın'ı ormanlık arazide geziye götürmesi lazımdı, böylelikle peşinden gelecek birilerinin olup olmadığını görecekti.

ALACA 365 GÜNÜN SIRRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin