medya; cr. marzbos
Küllerinden yeniden doğmak.
Simurg, Fars mitolojine ait bir yaratık sadece. Ömrü 1700 sene. Öleceğini anlayınca etrafına kuru dallardan bir yuva yapar ve güneş ışınlarının dalları yakmasını bekler. Kendini yanarak öldürür yani ve sonra küllerinden yeniden yavru bir simurg olarak doğar. Derler ki Simurg o kadar çok yaşamış ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuş. Düşünüyorum, dünyanın yıkılışına üç kere tanık olmuş bu varlık kendini yeniden doğmak için kaç kez yakmak zorunda kaldı? Ve buna değer miydi?
Küllerinden yeniden doğmak... O kadar havalı bir tabir ki düşünmeden edemiyorum. Kendi sonumu kendimin getirdiği ama bu sonla da kendime bir başlangıç oluşturduğum muhteşem bir döngü. Her bin yedi yüz senede tekrar ettiğim, havalı bir döngü.
Simurg'un bu havalı döngüyü usanmadan devam ettirmesinin gerçekten önemli bir nedeni olmalıydı. Sanırım bunu biliyorum. Simurg, çok akıllı, şefkatli ve yüce bir kuş. Yuvası Kaf Dağı'nda Yaşam Ağacı denilen Gaokerena olarak da geçen bir ağacın tepesinde. Yani siz isteseniz de ona ulaşamazsınız ama o size gelir. Eğer yardıma muhtaçsanız o sizi bulur. Aynı Zal gibi. Zal, babası Sam'ın haremindeki en güzel kadından istediği erkek çocuğu. Sam, güzel bir kadından güzel bir evlat bekliyordu elbet ama Zal güneş kadar parlak bir yüzle ve bembeyaz tüylerle doğdu. Ona ihtiyar çocuk dediler ama o sadece albinoydu. Tabii o devirde bunları bilen yok. Küçücük çocuğu şeytanın çocuğu diye bir dağa bıraktılar. Ve onu Simurg buldu. Onu besledi, büyüttü. Şanı tüm ülkeye yayıldı. Babası Sam da duydu elbet ve pişman oldu. Oğlunu geri almak için o dağa yeniden gitti. Simurg içi yana yana Zal'i ikna etti ve ona eğer yardıma ihtiyacı olursa diye tüylerinden birini verdi.
Buraya kadar benim için bir sorun yok ama bundan sonra kaynaklar ile çatışmaya başlıyorum. Simurg'tan bahseden her kaynağı okudum ya da okumaya çalıştım. Diyorlar ki Simurg'un tüyleri rengârenkmiş. Bu olabilir elbet. Sonuçta otuz kuşun birleşimi olan bir yaratıktan bahsediyorlar. Ama bana göre Simurg'un tüyleri bakır renginden. Kendini sürekli yakan bu varlığa bakır renginde tüyler yakışırdı. Ve diyorlar ki Zal'e verdiği tüy altın renginde. Hadi oradan! Her türlü hikmeti olan bir kuş bu, altın onun için değerli bir maden değil ki rengini üzerinde taşısın? Bence Zal'e verdiği tüyü siyah renkteydi çünkü kendini yaktıktan sonra tüyleri mutlaka kararır ve zaten asıl hikmeti bu yanan tüyde. Eğer tüyleri yanıp kül olmasa yeniden doğabilir mi? Hayır. O zaman Zal'e yardım edecek tüy de siyah olandı.
Keşke sadece bir edebiyat öğrencisi olmaktan fazlası olsam ve kaynakları değiştirebilsem. Bu çok iyi olurdu, kaynaklar beni deli etmekten fazlasını göstermiyor çünkü.
Neden önümdeki panoya bakarken zihnimde yeniden ve yeniden Simurg efsanesini döndürdüğümü bilmiyordum. Simurg ölmeye yakın kendini her yakışı gibi ben de kendimi kötü hissettiğim, canım sıkıldığım her an başka bir şeyle oyalanmak adına bu efsanevi kuşun tüy renklerini düşünüyordum. Yani aslında neden yine Simurg'u düşündüğümü biliyordum; canım sıkkındı, bu bariz belliydi ama bunu neden panoya bakarak yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece sınıftan çıkmış ve buraya doğru ilerlemiştim ve sonra panonun önünde durmuş ve ilanları okumaya başlamıştım. Gözlerim en son birinci sınıfların Profesör Choi'nin dersinden aldığı notların olduğu kâğıtta takılı kalmıştı ve sonra kendimi yine Simurg'u düşünürken buldum.
Acaba Simurg kendini yakarken canı çok yanıyor muydu yoksa yeniden doğmanın ve önünde yeniden bin yedi yüz senelik bir hayatın olacağını düşünerek mutlu mu ölüyo- Bam!
Başımı mekanik bir hareketle yan tarafıma çevirdiğimde ilk gördüğüm yerdeki siyah renkteki sekreter dosyası oldu, ardından hemen yanında ekranı kararmış bir tablet gördüm. Az ötesinde de bir çift ayakkabı. Başımı kaldırdığımda ise oldukça sinirli bir yüz. Pekâlâ; bu fakültede daha önce çarptığım, üzerine kahve döktüğüm, su püskürttüğüm veya çöpe atacağım kalemi yanlışlıkla üzerine fırlattığım çok insan oldu. Bütün bu suçlarımı da kabul ederim ama bu sefer değil.
Sinirli yüzden bakışlarımı çevirip yere yeniden baktım. Sadece bir dosya ve tablet ve tabletin bir hasarı var gibi de durmuyordu, koruyucu bir kaplaması vardı ve eminim ilk günkü gibi çalışırdı. Ancak yanımdaki yüz bana hâlâ sinirli bakıyordu, bunu tüm vücudum ile hissediyordum.
"Önüne baksana!" Birden gürlediğinde irkildim. Sesi, en az yüzü kadar sinirli çıkıyordu ve ben onunla uğraşamayacak kadar halsizdim. Bir suçum bile yoktu ki onu çekeyim.
Dosyayı ve tableti ben düşürmemiş olsam da yerden alıp ona doğru uzattım. Gözlerini üzerimden bir an bile çekmediği gibi göz de kırpmıyordu. O an göz bebeklerinin etrafındaki kızıllığı görebildim. Bunlar sinirden miydi yoksa uykusuzluktan mıydı emin değildim. Dikkatlice bakınca belirgin göz torbalarını da gördüm ve uykusuzluktan olduğuna karar verdim.
"Bak dostum," dedim. Sesim gayet sakindi ki onu da sakinleştirebileyim. "Ben burada öylece duruyordum ve sen gelip bana çarptın ve elindekini düşürdün. Yani önüne bakması gereken birisi varsa bu da sensin demek."
Bakışları bir an bile değişmedi. Tartışma istemiyordum ama karşımdaki adamın yüzü değişmeyince ve bir kelime dâhi ağzından çıkmayınca sanki sol yanağıma birazdan yumruğu yiyecekmişim gibi hissediyordum. Karşımdaki adamın pek kavga sever bir tipi de yok gibiydi, tabi buna bakarak karar veremezdim.
"Senin yüzünden düşürdüm bunları," dediğinde ağzımdan koca bir "Ha?" çıkmasını engelleyemedim.
Elimde hâlâ onun dosyası ve tableti duruyordu, almamıştı onları. İkisini tek elime sabitlerken diğeri ile onun koluna uzandım ve eşyalarını verip bir daha düşmesin diye kolunu kendine doğru büktüm. Gözlüklerimi düzelttim. Bazen sakar ve dalgın olabiliyordum ama bu sefer değildi, bu sefer o herkesin bildiği Namjoon görünürde yoktu. Ben sadece Simurg'un tüy rengini kendime dert ediniyordum.
"Biliyor musun? Buna cidden vaktim yok."
Onu o halde bırakıp koridorda ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
simurg'un siyah kanadı | namjin ✓
Fanfiction"Sen kanadımdan bir tüy götürerek, her zaman benim himayemin gölgesine sığınabilirsin Eğer düşmanların sana bir güçlük çıkarırsa, iyi veya kötü bir harekette bulunurlarsa Benim tüyümü ateşe at, işte o zaman kudretimi görürsün Çünkü ben seni kanadımı...