final, simurg'un siyah kanadı

430 66 114
                                    

medya; cr. marzbos/instagram

"Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerinin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla." - Mevlana

Mutluydum.

Seokjin hyungun arabasının içinde birbirimizi izlerken başka bir şey düşünmüyordum. Lafını kesip öpmem ona olduğu kadar benim için de aniydi, belki bu yüzden ilk başta temas oldukça kısa, kuru ve beceriksizceydi ancak kendimi geri çektiğimde bana gözleriyle birlikte gülümsüyordu. Ardından ellerini yüzüme yerleştirip başparmağı ile yanağımı okşadı ve dudaklarımızı yeniden birleştirdi. Başımın dönmesine neden oluyordu. Tutunacağım, dayanacağım yer arıyordum ama ondan başka kimsem yoktu. 

Ben de ona tutundum.

Sonrasında daha fazla üşümemek için arabasına geçtik. Ön koltukları sonuna kadar yatırıp üzerinde uzanıyorduk. Üzerimizde o geceki battaniye vardı. İkimiz de kollarımızı büktük, üzerine başımızı koymuştuk. 

Mutluydum ancak kendimi birazcık aptal hissetmekten alıkoyamıyordum.  Yine de bu saatten sonra öpücükten öncesini irdelemek anlamsızdı. İkimiz de tam anlamıyla hislerimizi dillendirmemiştik ama gerek yoktu. Benim cevabını aradığım herhangi bir sorum kalmamıştı veya uykusuz bırakacak düşüncelerim artık yoktu. 

İkimizin de öncesinde haklı veya haksız sebepleri vardı ve hepsi geride kalmıştı.

Cenin pozisyonuyla kendimizi sığdırmaya çalıştığımız koltuklarda gözlerini kapasa uyuyacakmış gibi bir hâli vardı, bense gözümü kırpmadan onu izliyordum. "Namjoon," diye adımı seslendi kısacık gülümsemeden önce. "Belki hiç yeri değil ama aklıma takılan bir şey var." 

"Her şeyi sorabilirsin hyung. Sana karşı tamamıyla açığım." Burnundan güldü. Bundan sonra ona karşı düşünce ve hislerimde saklı bir kutu olmak mı? Asla.

"Bu hikâyede Zâl sensen, benim rolüme düşen kim merak ediyorum." 

Bakışlarımı aşağı çevirip dudaklarımı birbirine bastırdım. Bunu daha önce düşünmedim diyemezdim ve benden beklediği cevabı da biliyordum -en azından tahmin ediyordum. Benim deli divane taptığım Simurg'un kendisi olduğunu düşünüyordu. Bunun için onu yargılayamazdım, çerçeveye bir bütün olarak baktığınızda doğrusu bu gibi duruyordu.

Ama ben öyle düşünmüyordum.

"Sana daha önce bahsetmediğim bir konu var," diyerek başladım. "Simurg, Zâl'i babasına geri teslim etmeden önce ona tüylerinden birini veriyor. Eğer yardıma ihtiyacı olursa diye."

"Peki oluyor mu?"

"Elbette. Ama öyle savaşta, ölüm anında falan değil. Oğlu Rüstem'in doğumunda. Zâl bu tüyü yakıyor ve Simurg hemen oraya geliyor. Kaynaklara göre ilk sezaryen doğum Simurg tarafından gerçekleştirilmiş."

"İlginçmiş. Ama hâlâ cevabımı alamadım." 

Güldüm. 

"Hyung sence Simurg ne renkti?" 

Burnundan bir nefes aldı. "Hım... Bilmiyorum, bana ateş kırmızısında bir rengi varmış gibi geliyor. Sen anlattıkça aklımda öyle beliriyor resmi."

simurg'un siyah kanadı | namjin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin