En kara günahları işletecekleri zaman şeytanlar,
Bunu önce sevap diye yutturmaya kalkarlar.Othello, William Shakespeare
Yorgun bir günün sonunda dostlarla yapılacak eğlenceli bir gece herkese iyi gelirdi. Özellikle geceyi süsleyecek tatlı şekerler var ise tadına doyum olmazdı.
Liam, Carla ve Wendy bir cumartesi akşamı evde toplandıklarında Carla şımarık bir gülücükle elindeki küçük şeffaf poşeti gösterdi. Poşetin içinde daha önce görmedikleri kadar parlak bir kırmızı renge sahip olan üç küçük hap sallanıyordu.
"Bu ne?" diye sordu Liam, şişeyi dudaklarından uzaklaştırırken. Daha önce buna benzer bir hap görmemişti.
"Emin değilim canım. Ama bunları bana veren adam, isminin Cennet olduğunu söyledi. Seni cennet kadar uzak diyarlara götürecek güzel bir yolculukmuş."
Wendy şüpheli bir şekilde parmakları arasındaki bira şişesiyle oynarken yüzünü buruşturmuştu. "Biraz tuhaf görünüyorlar."
Carla' nın dolgun kırmızı dudaklarında büyük bir tebessüm oluştu. "Hapları veren adam da tuhaftı zaten. İlginç giyinmişti. Bana bir palyaçoyu anımsattı ama ne önemi var ki? Şanslı olduğumu söyledi. Şanslıyız. Bu gece mükemmel bir gece olacak."
Poşeti açarak üç kırmızı hapı avcuna bıraktı ve dostlarına birer tane verdi. Liam ölmeyi dert etmeyecek kadar umursamaz fakat Wendy ise hala endişe duyuyordu. Carla' nın bilinmezliklerle dolu eğlencelerinin başlarına birçok kez bela olduğu onlarca anısı vardı. Ve henüz ne olduğu belirsiz bir uyuşturucu yüzünden ölmek istemeyecek kadar da gençti.
"Aynı anda. Üç deyince." Emin olmak istercesine arkadaşlarına baktı ve bir kez daha gülümsedi. "Bir... İki... Üç!"
Üçü de aynı anda kırmızı hapları yuttu. Bunun gibi bazı haplar -eğer çok güçlüyse- en az birkaç dakika içinde etkisini gösterirdi. Ancak yuttukları anda alışılmadık bir baş dönmesi kendisini belli ettiğinde Wendy bir şeylerin ters gittiğini anladı. Kusmak için parmaklarını ağzına sokmuştu ki, korkunç baş dönmesi vücudunu tamamen ele geçirdi ve kendisini diğer iki arkadaşı gibi arkaya devrilirken buldu.
Soğuktu.
Fazla soğuk bir karanlığa gözlerini açtılar. Ormandaydılar ve hiçbirinin buraya nasıl geldikleri hakkında bir fikri yoktu. Bu bir hayal miydi? Çünkü kırmızı hap gerçekten de böylesine kuvvetli olamaz, hiçbir şey bu kadar gerçek hissettiremezdi.
"Neredeyiz amına koyayım?" Liam tedirgin bir şekilde ayağa kalktı ve etrafına bakındı. Wendy, hala başı dönmekte olan Carla' yı kollarından tutarak ayağa kaldırırken çok korkuyor ve aynı zamanda üşüyordu. Evleri, en yakın ormandan kilometrelerce uzaktayken burada olmalarına imkan yoktu. Düşündükçe aklını kaçırıyor gibiydi.
"Mal fena iyimiş. Gerçek gibi hissettiriyor." dedi Carla başını tutarak. Pek kendine geldiği söylenemezdi.
"Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemezdim ancak her şey gerçek. Ki bu dünya, hayal kırıklığından çok uzaktadır."
Arkalarını döndüklerinde cam kadar donuk gözlerle kendilerine bakan, kel, yüzü boyalarla süslü, kadın kıyafetleri giymiş bir adam gördüler. Mavinin her tonunu barındıran elbisesi tüller halinde aşağılara kadar uzuyordu. Birbirine kavuşturulmuş kalın parmakları büyük taşlı yüzüklerle süslüydü. Kırmızı ojeleri, servet değerindeki pırlantalardan oluşmuş uzun küpeleri ve daha fazlası... Ürkütücüydü. Wendy iç güdüsel bir şekilde Liam' a bir adım daha yaklaştı.
"Kimsin sen?" Liam erkekliğini ortaya koymak istercesine sesini kalın çıkarmaya çalışsa da içten içe kendisi de bu olanlardan biraz çekinmişti.
Adam, soruyu duymazdan gelerek ruhsuz dudaklarına belli belirsiz bir tebessüm yerleştirdi. "Tebrik ederim, seçildiniz."
"Neye seçildik? Burası neresi?"
"Burası rüyalardan da güzel bir diyar olmakla birlikte tümüyle efendim Zayn' e aittir. Ve o, sonsuza kadar sevmek için sizi seçti."
Garip bir şeyler yazmak istedim *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
climax • malik
FanfictionO, kendisine duyulan aşk ve hayranlıktan beslenen bir canavardı. Herkese ait olabilecek kadar cömert ancak kimsenin ona ait olmasına izin vermeyecek kadar da gizemliydi. Belirsiz yollarla kendilerini büyülü bir şatonun içinde bulan Carla, Wendy ve...