VII| pain, sorrow and screams

939 99 56
                                    

Ben tanrı olsam intihar ederdim, insanlarla birlikte acı çekmeyi öğrenemediğim için.

Acı Çekene Saygı, Cesar Mendoza

LIAM

Ekranda kaçıncı kez olduğunu unuttuğum "OYUN BİTTİ" yazısını tekrar gördüğümde derin bir iç çekerek ellerimi butonların üzerinden uzaklaştırdım.

Kaç saat olmuştu? Ya da akşam olmuş muydu? Burada bir ağrı hissetmiyordum. Günlerce oyun konsollarının önünde dikilsem bile sırtım asla ağrımayacaktı. Ve şu hamburgerler... Masanın üzerinde duruyorlardı. Ne kadar yersem yiyeyim sayıları asla azalmıyor ya da mide ağrısı çekmiyordum. Geldiğim andan beri yüzlerce yediğimden eminim. Küçük bir karın şişliği bile yoktu.

Hissettiğim şey bir can sıkıntısı mıydı? Bunu düşündüğüm anda karşımdaki ekranda daha önce görmediğim yeni bir yazı belirdi.

EĞLENMEK İÇİN OYNAMAYA DEVAM ET

Ama yeni seviyeye geçemiyordum ve sürekli aynı bölümde takılıp kalmak her insanın canını sıkardı. İşte o anda ekranda "YENİ SEVİYEYE GEÇİLDİ, TEBRİKLER" yazısı belirdi ve yeni seviye karşıma çıktı. Bu makineler düşüncelerimi mi okuyor? Bu şüphe kalbime düştüğü anda kapatma tuşuna bastım.

Dışarı çıkmak istiyordum. Akşamki partiye henüz zaman olmalıydı fakat şimdi hava almaya ihtiyacım vardı. Son bir hamburger yedikten sonra odadan çıktım. Siyah beyaz damalı koridor sonsuzluğa uzanır gibi sağ tarafımdan ilerliyordu. Sol tarafta ise koridor bir müddet daha ilerliyor ve sonrasında şatonun diğer bölümlerine geçilebiliyordu.

Garip bir iç güdü sağ tarafa gitmemi fısıldadı. Kontrol edilemez bir dürtüydü bu. Neler olabileceğini düşünmeden sağa dönüp yürümeye başladım. İnsanın içini üşüten bir esinti vardı. Ve sağır edici bir sessizlik. Daha önce görmediğim kadar tuhaf olan bu kapıların ardında başka birileri mi kalıyordu? Bu insanlar da mı benim gibi Zayn tarafından seçilmişti? Carla ya da Wendy nerede? Onları yalnızca parti zamanı görebiliyordum.

Ağaç gövdesinden yapılmış bir kapının yanından geçtim. Sonra yıldız desenli bir kapıdan ve sonra kitaplardan oluşmuş bir başka kapı. Deriden yapılma bir kapı, tamamı safirden oluşan bir kapı, gece karası bir kapı, kağıttan bir kapı ve daha fazlası... İlerledikçe mideme tuhaf bir ağrı giriyordu.

Belki de bir kilometre yürümüştüm. Koridorun sonu gelmiyor. Ama durma sebebim solumda kalan kapı oldu. Kapının tamamı Yıldızlı Gece tablosunun aynısıydı ve hatta yıldızlar hareket halinde, dairesel boya şekilleri adeta dans ediyordu.

Kapıya dokunmak için yaklaşmıştım ki, içeriden acı dolu bir haykırış koptu ve sonra bir patlama sesi geldi. İrkilerek geriye kaçmıştım. İçeride her kim varsa acı çekiyor ve sanırım yardıma muhtaçtı. Başkasının odasına girmekle ilgili kurallar olup olmadığını bilmiyordum fakat yine kontrol edemediğim iç güdülerim yüzünden hızla kapıyı açıp içeri girdim.

Burası bir odaydı, evet, ama aynı zamanda bir tepeydi. Sınırları olan bir tepe. Gökyüzü parlak, uzun otlar canlı ve ışıl ışıldı. Odanın tam ortasında camdan bir kafes vardı ve bu kafesin içinde de... Vincent van Gogh dehşet dolu gözlerini bana dikti. Elinde bir tabanca tutuyordu. Kesik kulağından kan sızıyor, ağzının kenarlarında sarı boya izleri vardı. Parlayan kızıl saçları darmadağındı ve adam şiddetli bir şekilde titriyordu.

climax • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin