Babaannemin dır dırı ile geçen bir hafta sonunun ardından şehrime, evime ve en önemlisi anneme döndüğüm için mutluydum.
Telaşlı kalabalığın arasından onların aksine sakin adımlarla ilerliyordum. Bayram değildi, seyran değildi. Vize veya final sonrası hiç değildi. Niye bu kadar kalabalıktı! Daralmıştım. Çığlığı basmak istiyordum. Önce biletime sonra da otobüslerin üzerinde yazan yazılara baktım.
Bir an önce otobüse binip kendimi yolculuğa hazırlamak istiyordum. Yanaklarımı şişirip gözlerimle tarama işlemine devam ettim. Ve çok geçmemişken firma ismi ve gideceğim yer eşleşti. Hoplaya zıplaya otobüse bindim. Şöför amcanın ters bakışlarını görsem de sesimi çıkarmadım zira saatin erken olmasından mıdır nedir enerjik görünsemde uykuluydum. Biletime bir kez daha bakıp koltuk numaramı öğrendim. Orta kapının tamam çaprazındaydı. Hemen oturdum ve otobüsün hareket etmesini beklemeye başladım.
Sol yanımdaki koltuk boştu. Yol arkadaşımı kim olduğunu merak etsem de hüsran bir sonuçla karşılaşacaktım. Büyük ihtimalle dırdır konuşup beni rahat bırakmayacak orta yaşlı bir teyze oturacaktı. Söyleyeceği nasihatleri tahmin edebiliyordum.
Okuyun yavrum. Memur olun. Bak ben kocamın eline bakıyorum. Ah ah beni okutsaydılar büyük biri olurdum kesin. Tabii o zamanlar kızlar okutulmazdı da falan da filan da.
Kendi kendime gözlerimi devirdim.
Vakit geçsin diye camdan dışarı bakmaya başladım. Bir kadın yanımızdaki otobüse bakıp ağlıyordu. Ah ne dramatik sahne ama! Kızı küçük filan sandım ilk başta ama kadından büyük duruyordu. Acaba kim kimin annesi diye düşünmedim değil. Belki de böyle ihtimal yoktu ama buradan bakınca kafamda oluşan senaryo böyleydi. Şu zamanda böyle olmaz mıydı? Gördüklerimize kendi gözlerimizle bakar, her şeyi farklı adlandırırız. Sonrasında ise şaşırırız bu neden böyle diye.
Bir başka manzaraya baktım. Bu sefer iki sevgili vardı. Otobüsün orta kapısının orada el ele tutuşmuş konuşuyorlardı. İkisinin de yüzü asıktı. Ayrılacaklardı galiba tam da burada. Çocuk kolunu kaldırıp kızın yanağını okşadı. Daha sonra ise onu kendine çekip sımsıkı sarıldı. Ne güzeldiler böyle.
Ben de tek başıma geleyim terminale. Uğurlayan bile olmasın vay be.
En sonunda ofluyarak başıma otobüsün içine çevirdim. Tam o sırada otobüste biri bindi. Biri demek ayıp kaçardı. Dağ gibi bir adamdı maşAllah. Sırtında asker yeşili bir çantası vardı. Gözümde havalı siyah gözlükler, boynunda mavi kulaklıkları... Uzundu. Hoş bir yüzü vardı. Ben mi yavaş incelemiştim yoksa o mu hızlı yürüyordu? İkinci ihtimal daha olasıydı. Öyle ki birkaç adımda İnce koridoru bitirmiş ve yanıma gelmişti. Kolumu tutmuş onu izliyordum.
"Selam" dediğinde ben hala onu izliyordum hayran hayran. Onun gözünde nasıl görünüyor adam kim bilir? Gözüne havalı bir şekilde çıkarıp baktığında eşsiz tondaki kahverengi gözlerini gördüm. Hayatımda bir rengin hele de kahverenginin bu kadar güzel olabileceği gözleri hiç görmemiştim. İnsan mıydı bu? Bu insansa, biz neydik?
"E selam verdik." dediğinde irkildim. Bana selam veriyordu bu taş çocuk. Tanışıyor muyduk biz? Benim de haberim yoktu peki? Geri zekalı bir anıma mı denk gelmişti acaba? Yüksek bir ihtimaldi. "Çekilecek misin artık?" diye sordu bu kez. Hızlı ayağa kalktığımda sendelesem de toparladım.
"Ee şey... Geç."
"O tarafta sen oturuyorsun. Benim koltuk numaram 34."
Biletime baktığımda koltuk numaramın 33 olduğunu görünce yüzünü buruşturdum. Kafamı nereye vursaydım acaba?
"Pardon."
Yerime geçmiş eşyalarımı kendi tarafına almıştım. Gözlerim ona döndüğü sol tarafımda bir telaş hissettim. Kalbim sanki kilometrelerce koşmuşum gibi atmaya başladı.
Derin bir nefes alıp heyecanı bastırmaya çalışırken o da bana baktı. Gülümsememin dozunu azaltıp önüme döndüğümde onun bakışlarının üzerimde hissettim. Göz ucuyla ona baktım. Hala bana bakıyordu. Sapık olabilir miydi? Saçmalama Özlem! Senin bakışların sapık gibi asıl. Bak bak bitiremedin çocuğu.Bakılmayacak gibi mi be? MaşAllah. Allah özene bezene yaratmış. Benden almış ona vermiş.
"Özlem ben." dedim saçma bir dürtüyle. Başkası olsa bunu hayatta yapamazdım ama sinsi tarafıma uymuştum. Ters bir tepki ile karşılaşmaktan korktum. Anlarsınız ya bu cool çocukların genelde bakış alaylıdır. Kendilerinden başkasına önemsemezler. Ama öyle olmadı. Gözleri kısılıp, dudağının kenarı kırıldığında minik bir çukur oluştu. Dikkatim oraya çekilmişti tabii hemen. Ne güzel bir manzaraydı bu böyle, ayaklarımı yerden kesen. Resmen yüksek ısıya maruz kalmış çikolata gibi eritmişdi beni.
"Onur."
Kadifemsi sesi kulağımdan girip kafamda yankılanırken içimde sevinçten hoplayıp zıplayan kalbimi belli etmemeye çalışarak ben de gülümsedim. Bugünü bir yerlere not etmeliydim. Böylesine güzel bir şey her gün yaşamıyorum sonuçta.
-14 Nisan 2019-
Ah be Onur! Kalbimin üzerine adını işledim yakışıklı, haberin var mı?
-...BÖLÜMÜ KESTİK...-
***
SELAM! ELİMDEN GELDİĞİNCE FARKLILIK YARATTIĞIM BU KURUMA ŞANS VERDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM! GİRİŞ BÖLÜMÜ OLDUĞU İÇİN BİRAZCIK SIKICI OLABİLİRDİ. HATALARIM VARSA KUSURA KALIN.BENİ DESTEKLEYEN İYİ KALPLİ GÜZEL YORUMLARINIZI BEKLİYORUM!
Oy verip yorumlarsanız çok sevinirim.
Bana Ulaşabileceğiniz Instagram Hesapları:
@w.benizmirinalinasi
@selfcaredayss_84
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KODU!
Chick-LitYerime geçmiş eşyalarımı kendi tarafına almıştım. Gözlerim ona döndüğü sol tarafımda bir telaş hissettim. Kalbim sanki kilometrelerce koşmuşum gibi atmaya başladı. Derin bir nefes alıp heyecanı bastırmaya çalışırken o da bana baktı. Gülümsememin doz...