2. Sezon Kesit - Ağlarken Hissizleşmek

3.1K 96 55
                                    

Biri beni durdursun lütfen! Yoksa tüm sezonu yazıvereceğim şu kesitlere :D Dayanamıyorum, yazmadan duramıyorum!  

Bu kesiti hikayesi konusunda oldukça üstüne gittiğim ve bu halime bile katlanabildiği için Sedef'e ithaf ediyorum. Ve buradan da yeni bölümleri beklediğimi duyuruyorum :D

Yine tabi ki kesit şarkımız var ve sözleri hemen aşağıda yer alıyor. Kesit resmi de multide.

*****

Ağlamak güzeldir

Süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma

Ağlamak öfke delice nefret

Doruklarda aşk doyumsuz sevinç

Kahreden keder kısaca hayat

Ve nefesindir ve nefesindir

Ağlamak şu gelip geçici dünyada

Her şeye rağmen var olmak demek

Ağlamak yaşayan binlerce duygu

İnsanca ve coşkulu güzel bir şeydir

Ağlamak güzeldir

Süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma

Ağlamak senin kara dünyada

Hala sevdiğin ve hissettiğin

Tüm güzelliğin ve çirkinliğinle

Var olduğundur var olduğundur

Ağlamak şu gelip geçici dünyada

Her şeye rağmen var olmak demek

Ağlamak yaşayan binlerce duygu

İnsanca ve coşkulu güzel bir şeydir

Ağlamak güzeldir

Süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma

****

Yaşadağımız her acı bizi biraz daha olgunlaştırır. Büyümek için acı çekmek, acı çekmek içinse yürek gerekir. Ben acı çekmiyorum artık. Çekemiyorum. Yüreğim, kalbim tüm benliğim sendeyken bir şey hissetmemem normal sanırım. Hissizim artık. Acıtmıyor, kanatmıyor bu durumlar beni. En kötü şeymiş meğer hislerini kaybetmek. Hayata karşı gelemiyorum, gelmiyorum artık. Yaşıyorum bodoslama, yaşıyorum gelişi güzel. Sevmiyorum kimseyi ama nefret de etmiyorum kimseden. Bakıyorum aslında hiçbir şey görmeden. Nefes alıyorum ya insanlar yaşıyorsun diyor. Hayır diyemiyorum. Hayır ben öldüm. Benim ruhum öldü, duygularım yok artık diyemiyorum. Nasılsın diye sorduklarında iyiyim diyorum. Alışkanlık olmuş. Hiç iyi değilim aslında. Gülümsüyorum bazen gözlerimle değil sadece dudaklarımla. Karanlık arkadaşım olmuş, sessizlik tek sırdaşım. İçimde yükselen çığlıklar bir hıçkırık olarak çıkıyor ağzımdan. Yapabildiğim tek şey ağlamak. Ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum... Ama ağlarken bile bir şey hissetmiyorum. Belki de ağlarken hissizleşiyorum ben. Tüm duygularımı tüm benliğimi o göz yaşlarıyla atıyorum bedenimden... 

Yazdıktan sonra kapatıyorum defterimi. Kapalı olan telefonumu açıyorum. Ardı ardına gelen şu kişi sizi aradı mesajlarına bakıyorum. Adını görünce istemsiz bir şekilde gülümsüyorum ama sonra yaşadıklarımız, yaşattıklarım aklıma gelince siliniyor yüzümden gülümsemem. Hemen tüm mesajları okumadan siliyorum ve Yağmur'u arıyorum. Birkaç çalıştan sonra açılıyor telefon.

"Ze-Zeynep? Sen misin?" diyor telefonun ucundaki Yağmur.

"Evet, benim." diyorum sesimi olabildiğince düz tutmaya çalışarak.

"Zeynep aylardır neredesin sen! Korkudan öldük burada! Hiçbir haber alamadık! Sadece Demet teyze iyi olduğunu söylüyordu. Nerede olduğunu söylemiyordu. İzmir'e kaç kere geldik. İstanbul'un altını üstüne getirdik, bulamadık seni! İyi misin, nasılsın?"

"Sakin ol Yağmur. Ben iyiyim. Bir süre uzakta, çok uzaklarda olmam gerekiyordu sadece."

"Sakin ol ne demek? Söyler misin bana ne demek?! Zeynep! O günden sonra İzmir'e gittin diye biliyordum ama geldim baktım yoksun! Ne olduğunu neden olduğunu anlatmadın! Sadece gittin... Sen o gün Ke-"

"Adını söyleme!"

"Tamam sen o gün sadece onu değil, beni, Melis'i, Begüm'ü, Aksel'i, Can'ı, Barış'ı ve diğer herkesi terk ettin! Neden ya neden? Aklım almıyor bir türlü!"

"Sus artık sus! Sus! Konuşma! Yeter ya yeter! Ben bunun için mi aradım seni? He? Sana ne! Sana ne oluyor! Gittiysem gittim! Sorgulama, yargılama artık beni!"

"Sorgulama mı? Sana ne mi? Zeynep. Unuttuysan hatırla, biz kardeşiz. Sen beni, kardeşini bıraktın. Hiçbir şey söylemeden çektin gittin. Ben bunu mu hak ediyordum?"

"Yağmur hak etme olayına girme lütfen... Hiç kimse hak ettiği hayatı yaşamıyor. Hiç kimse hak ettiği an hak ettiği yerde mutlu olamıyor. Bunu en iyi ben anlarım. O yüzden lütfen hak ettim mi diye sorma bana. Kimse hak etmedi, kimse. Ne ben gitmeyi ne de o kalmayı hak etti. Anladın mı?"

"Bir şey olmuş! Sadece görünen değil bu olay! Bir şey var ve sen saklıyorsun!"

"Ben saklamıyorum hiçbir şey. Ne gördüysen o. Daha fazlası yok bende. Boşuna arama, çabalama. Benim içimde o ana dair hiçbir şey kalmadı. Ne o ana ne de geçmişe dair. Kapadım o defteri. Sen de öyle yap bence. Fazla takılma... Boğulursun sonra karanlıkta."

"Sana inanmadığımı söylememe gerek yok sanırım. Ama görüşeceğiz, yüz yüze. O zaman ne oldu ne bitti anlatacaksın. Kaçışın yok!"

" Nasılsınız?"

"İyiyiz, nasıl olalım."

"O... O nasıl peki?"

"Bilmiyorum Zeynep. Sanki yaşamıyormuş gib ya da tam tersi fazla yaşıyormuş. Anlayamıyorum. Çözemiyorum. Gülüyor ama gülmüyor. Yaşıyor yani en azından nefes alıyor. Sanki hissizleşmiş gibi. Senden önceki halinin de betermiş bu. Can öyle söylüyor. Peki sen nasılsın?"

"İyiyim yani öyle gözüküyor dışarıdan."

"Neredesin?"

" Cevap veremem buna."

"Peki o gün o olay için... Pişman mısın?"

"Değilim."

Evet, pişman değilim. Yine olsa yine aynısını yaparım. Canının daha fazla acımaması için aynı acılara katlanırım. Ona değer her şey. Onun daha fazla üzülmemesi için yapardım yine aynısı. Çünkü sevgi fedakarlık gerektirir. Kendinden, aşkından vazgeçebilmeli insan sevdiği zaman. O olmalı. Baştan sona tüm benliği onunla, onun olmalı. Onun için yapmalısın her şeyi. Tüm acılara katlanmalısın. O acılarla başa çıkabilmelisin. Sevda, aşk böyle bir şey işte. 

Biliyorum sıkıldınız kesitlerden :)) Söz bir daha yayımlıcam. Kafanızda karışmadı üstüne aydınlanmıştır. Merakınız da sönmüştür belki... Neyse bu sefer kesin gidiyorum. Bir daha kesit de yok. Yeni sezonda görüşürüz ^^

KaraborsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin