Merhaba sevgili okuyucularım :) Yeni bir bölümle karşınızdayım. Söz verdiğim gibi yayınladım. Geç oldu ama oldu işte :) Multideki Rüya. Nasılda ağlıyor canım benim. İyi okumalar :))
(Rüya)
O kadar saat olmuştu ama hala haber yoktu. Ayrıca Brandon'da telefonu açmıyordu. Tekrar aramaya karar verdim. Telefonu elime alıp Brandon'ı aradım. Çalıyor, çalıyor ama açan yoktu.
"Lanet olsun." diye mırıldandım. Berk ve Rogers bana meraklı gözlerle bakıyorlardı.
"Telefonu açmıyor, deli olacağım. Ya bir şey olduysa."
"Hadi gidelim." diye ayağa fırladı Rogers anında. Bizde hemen kalktık.
"Bencede. Normalde Brandon arardı." dedim endişeli bir sesle.
"Sakin olun, belki de telefonu duymuyordur." diye pozitif düşünen Berk'e saçmalama bakışlarımı attım. O da saçmaladığının farkındaydı zaten. Sadece telaş yapmamamız için bir şeyler söylüyordu. Berk'in arabasına doğru yürümeye başladık.
"Neden böyle bir işe kalkıştınız ki!" diye sinirle söylendi Rogers. Bu lafı beni sinirlendirmişti.
"Kapa çeneni Rogers. Fikir İlayda'nındı ve onu vazgeçiremeyeceğimizi biliyorduk. " Sesim fazlasıyla sert çıkmıştı. Şuan korkuyordum ve kötü bir şeyler olduğunu sezebiliyorum. Arabaya binince Berk hızla sürmeye başladı. Rogers kendi arabasına binmişti. Biz hemen onun arkasındaydık.
"Sakin ol, bir şey olmayacak." dedi Berk.
"Umarım." diye mırıldandım sadece. Belki Berk duymamıştır bile.
Sonunda eve gelebilmiştik. Köpekler havlıyordu ve kapı açıktı. Koşarak içeri girdik. Kimse yoktu. Rogers deli gibi İlayda diye bağırarak evi arıyordu. Birden merdivenin hemen bitişinde yerde yatam Brandon'ı farkettim. Koşarak yanına gitti. Yanına çöküp kafasını kucağıma aldım. Üzerim anında kan olmuştu. Kafasının arkasına baktım, kanıyordu.
"Berk." dedim korkuyla. Hemen o da yanıma geldi.
"Berk hemen bir bez getir ve ambulansı ara." Anında telefonu eline alıp bez almaya gitti. Rogers hızla yukarı çıktı. Brandon'nın kafası o kadar çok kanamıyordu ama yinede kötü olabilirdi. Berk elinde bez ile geldi. Bezi alıp Brandon'nın kafasına koydum. Rogers aynı hızla aşağı indi.
"Delireceğim, yok! Yukarıda da değil." O sırada Brandon yavaş yavaş ayılmaya başladı.
"İlayda." diye sayıkladı ama gözlerini açıp karşısında beni göründe bir lanet okudu. Ayağa kalkmaya çalıştı.
"Lanet olsun, benim suçum. İzin vermemeliydim."
"Dur Brandon şuan kalkamazsın. Başın daha da kötü olabilir. Neler oldu anlat." dedim sakin kalmaya çalışarak ama aklımdan bin bir türlü senaryo geçiyordu. Brandon beni dinlemeyip benden destek alarak merdive oturdu. Bezi kafasına tutuyordu.
"O pislik herifler İlayda'y götürdüler."
"Ne hangi adamlar." diye atıldı Rogers. Berk ise etrafa bakınıyordu. İpucu arıyor gibiydi.
"Patrick İlayda'nın onunla gerçekler için birlikte olduğunu öğrendi." Hafifçe inledi, kafası acıyordu belliki ve yüzünden acısı belli oluyordu.
"Adi herif onu nereye götürdü kim bilir!"
"Hayır onu götüren Patrick değildi Rogers. Onlar konuşurken bağırışlarını duydum ve aşağı elimde sopayla indim. O sırada kapı kırılıp içeri birileri girdi. Patrick James dedi ama tam olarak doğru hatırlıyor muyum bilmiyorum. Patrick'in düşmanları olmalılar."