Sessizlikten hiçbir zaman hoşlanmadın.
Asla.
İlk zamanlarda, sessizlikten korkmanın bir nedeni olduğunu düşünmüyordun fakat yıllar ilerledikçe farkına vardın.
Her zaman bir sebebi vardı.
Ne kadar soğuk olursa olsun, odanın bir köşesinde dönen vantilatörün gıcırtılı sesiyle uyudun. Yatağından kalkıp bu rahatsız edici gıcırtıya bir son vermek yerine kalın örtülerin arasında titreyerek uyumayı göze aldın. Sessizliğin ne kadar ödünü kopardığını hatırlıyorsun değil mi ?
Şirin ve huzurlu odanı sessizlik kapladığında onları duyacağını biliyordun.
Her şey anlam veremediğin belli belirsiz tıslamalarla başladı.
Birilerinin sana bir şeyler fısıldadığının farkına varana kadar bu seslerin varlığını hiçbir zaman kabul etmedin.
Kulağına fısıldananları anlaman uzun zamanını aldı ancak başardın.
Ah, bunları asla unutamayacaksın.
Kulağına yerin altındaki sonsuz ve karanlık dünyayı fısıldadılar.
Ölünce herkesin gittiği yeri,
Cehennem.
Cennet yoktu, yalnızca cehennem.
Kabuslarına giren her yaratığın gerçek olduğunu ve orada yaşadığını anlattılar. Korktuğun her şey gerçekti.
Sana korkunç şeyler anlattılar.
Büyük babanın ruhunun ölüme, cehenneme ne denli yaklaştığını...
Ertesi gün bir cenaze törenindeydin.
Titremenin nedeni kederin değil korkularındı.
Onlar gerçekten vardı.
Gerçekten....
O günden sonra sessizliğin odanı kaplamasına asla izin vermedin.
Onları duyacağından korkuyordun.
Söyledikleri her şey hala kabuslarında dolaşıyor.
Değil mi?
Ve hiçbir zaman zifiri karanlıkta uyumadın.
Biliyorsun, zifiri karanlık onları görebileceğin yer.