7. Boşlukta Dans

10 2 0
                                    

Bu el tanıdık değildi çünkü çok soğuk ve tehditkardı. Önüme dönmek için yavaşça ellerinden süzüldüğüm sırada,gözleri ile beni delice süzen Rüzgarı gördüm ve öylece kalakalmıştım. Bana baktı ve
"Seni burdan aşağı atsam ne olur"
"Deli misin sen?"
"Ben seni uyardıkça,sen burnunun dikine gitmeye devam ediyorsun ve benim kim olduğumu öğrenmeye çalışıyorsun"
"Beni burdan atamayacağını ikimizde biliyoruz"
Sanki onun aile yakınlarından birini öldürmüşümde o da beni öldürmek için ant içmiş bir kişinin kini ile bana bakıyordu. Beni burdan atacağından %90 emindim ama yinede burnumun dikine gidiyordum.
"Bundan emin olmak istiyorsan göstereyim"
"Bırak beni?"
Belimden kavradığı anda yapılı vücudunu gördüm,gayet iyi görünüyordu yani tabiri ise tam da dudak ısırtacak kadar yakışıklıydı.
"Sanki beni pek ciddiye almıyorsun"
Belimi o kadar sıkı tutmuştuki kaçmak istesemde bunu yapamayacağımı biliyordum.
"Bırak beni"
Ayağını bir adım ileri attı ve beni aşağı sarkıtırcasına aşağıya baktırdı. Suyun Nasıl soğuk olduğu estirdiği deli rüzgardan belli oluyordu.
"Sana bi soru sordum"
"Ben... Bilmiyorum"
"Niye dilin tutuldu artist kız korkuyor musun?"dedi ve bir adım daha attı. Şimdi tam uçurumun ucundaydık eğer beni bırakırsa kesinlikle aşağı düşecektim.
"Yeter bırak beni"
"Benimle emir kipiyle konuşma,yoksa seni aşağı bırakırken bana yalvarışına kulak vermem"
"Sana yalvarmak mı? Buna kendin inanıyor musun?"
"Görelim bakalım Doğa Beylice"
Adımını attığı sırada sağ ayağım aşağı doğru sarktı
"Bırak beni"diye bağırınca bana bakıp histerik bir bakış attı ve
"Şimdi inandım gerçekten çok cesursun"dedi ve beni tutarak kendisine çekti. Direk kollarından kurtuldum ve saçımı kulağımın arkasına koyarak
"Kafayı yemişsin sen belli"
"Benle uğraşma Doğa"dedi ve yürümeye başladı. Arkasından gitmek zorundaydım,yoksa buradakilere yem olacaktım.Bacağımı zorluyordum ama çok ağrıyordu belli etmemeye çalışarak arkasından yürümeye başladım. Ağzını kapatmış ve durmaksızın yürüyordu
"Çok konuştun ya artık susuyorsun"
"Ben söylediklerimi söyledim,bu son ikazımdı bundan sonrası sana kalmış"
"Sen anlama güçlüğü çekiyorsun diye ben aynı şeyi tekrarlıyorum"
"Artık tekrarlamazsın"
"Belli olmaz"
Cevap vermeden yürümeye devam ediyordu. Bacağım apse yaparcasına ağrıyordu,kesin burkmuştum. Lanet olsun ki durmak zorundaydım şimdi bu kalas beni beklemezdi ve ben burda yine kaybolurdum kesin. Artık zorlayamıyordum ve birdenbire olduğum yerde çöktüm ve
"Bi dur ya bacağım ağrıyor"
"Yani"dedi ve arkasına bakmadan yürümeye devam etti
"Lan sen hakikaten malsın ya bacağım ağrıyor diyorum yani diyorsun"
Bana döndü ve şişmiş olan bacağıma bakarak
"Umrumda olduğunumu zannediyorsun"
"Oğlum bu dur ya"
Yürümeye devam ediyordu,bu kadarda acımasız olunamazdı ama ya.
"Rüzgar,bi dur ya"
Tekrar döndü ve
"Çok şaşkınım biliyor musun? Yani seni kendi ortamına bırakmışım ama sen hala aynısın"
"Ya bacağım ağrıyor bunu anlamak bu kadar zor olamaz"
Kolumdan sertçe tuttu ve hızla kaldırdığı sırada bacağımın artık kırıldığından kesinlikle emindim.
"Ahh!"kolumu hızla kendime doğru çektim ve
"Bırak be,bende senden yardım istiyorum"
"Yardım mı? Bu daha çok böyle, yakınmaya benziyor"
"Ya kırıldı be,ben burda bacağımın derdindeyim,sen hâlâ üslûptan bahsediyorsun."
"Ne yapayım ben,ilk yardımcı gibi mi duruyorum?"
"Yo sen daha çok bi oduna benziyorsun"
Gözlerini bana doğru çevirdi acırmışçasına baktı ve
"Ver elini"
Şuan kıyametin kopacağı gün olabilirdi. Bana yardım etmek için elini uzatıyordu. Ellini tutmak istiyordum,farklı oluyordum yani o Doğa değildim. Yavaşça ellerimi o derin ve buz gibi olan ellerine teslim ettim.
"Ah!"
"Tamam ya abartma"
"Abartma mı?"
Yavaşça ellerini diz kapağımın altına sürdü ve şişmiş olduğunu gördü ve bana dönüp
"Ne yapalım katlanacağız artık"
"Ne diyorsun..."daha sözümü bitirmeden tek eliyle belimi kavrayarak kendisine doğru çekti. Evet inanılması güç gibi gelebilir ama şuan Rüzgar Sayer'in kucağındaydım. Bu koku,Armani kokusu beni deli ediyordu. Heleki vücut hatları ve çıkık elmacık yanakları...
Kendime gelmek için kafamı çevirdim ve
"Beni...taşımak zorunda değilsin"
Soruma karşılık vermeden yürüyordu.
"Neyin peşindesin,niye geldin bu okula"
Bana bakıp yine o öfkeli yüz ifadesini takınmıştı.
"Şimdi ya sus ya da..."
Ne oluyor sana Doğa bu sen değilsin,sen değilsin.
"İndir beni"
Şaşırmış görünüyordu.
"Bacağının ağrıdığını söylemiştin"
"Neyse ne,ben yürürüm"
"Sen ne biçim bi kızsın ya"
Sabah ki düşüncelerimi takınmak istemiyordum ve bu yüzden sert olmaya çalışarak cevap vermeye çalışsamda yapamıyordum.
"Bu sorunun cevabını almıştın"
"Hı... Bi düşüneyim evet"
"Tamam işte bırak"
"Geldik"
Beni oyalamıştı,şuan kampın kurulu olduğu yere gelmiştik. Oğuz hoca koşarak yanımıza geldi ve soru sormak için ağzını açtığı sırada Rüzgar beni yavaşça indirirken bir yandan da Oğuz hocaya cevap veriyordu
"Doğa... Bacağını burktuğu için dinlenmek istemiş ama sonra kaybolmuş. Her neyse bu önemli değil"
"Teşekkür ederim Rüzgar"dedi Oğuz hoca
"Ben...saol"
Rüzgar sadece bakmakla yetindi ve çadırına yöneldi. Bende arkasından çadırıma geçtim ve üzerimi değiştirmek için çantamı açtım. Gri en sevdiğim tişörtümü almıştım. Bunu bana Sena almıştı,birden Sena aklıma geldiği için Sena'yı aradım
"Efendim"
"İyimisin lan"
"Ben... Doğa beni bu kadar kolay ve bu kadar acımasızca..."
Sena cümlesini bitirmekte güçlük çekiyordu.
"Sena sakin ol"
"Aslında ne biliyor musun? O beni bu kadar çabuk gözden çıkaracak kadar seviyormuş... Hiç mi acımadı ya"
"Şşş tamam sakin ol ve rahatla sadece şunu düşün belki de en iyisi buydu"
"Teşekkür ederim Doğa"
"Tamam ben kapatıyorum"
"Peki Doğa iyi eğlenceler"
Ay gerçekten de o kadar eğlenceliydi ki artık anlatılmazdı yani. Çadırdan çıktığım sırada Rüzgarda çadırdan çıkmıştı bana delice baktı ve tekrar kafasını çevirdi. Herkes yakılan ateşin etrafına toplanmıştı,bir yanım gitmek istemiyorken diğer yarım gitmem için çabalıyordu. Aslı Rüzgar'ın yanına oturmuştu,ben ise Rüzgar'ın sağına geçerek ellerimi cebimden çıkardım.
"Saol demiştim ama galiba duymadın"
"Bak hâlâ aynı şeyi yapıp direniyorsun,canın yanacak diyorum anlamıyor musun?"
"Rüzgar sen kim olduğunu söyle bende senle uğraşmayayım"
"Hayatının en büyük hatasını yapıyorsun"
Tam ağzımı açacağım sırada telefonum çalmıştı
"Ne var"
"Ben gidiyorum"
"Ya..." Sözümü bitirmeden kalktım ve yalnız konuşmak için kampın dışına çıkmıştım ama çok uzağa değildi.
"Emre ne gitmesi,hem sabah oluyor git dinlen sağlam kafayla konuşalım"
"Ben ayığım Doğa"
"Emre"
"Her neyse..."
"ALO..."
"Emre..."
Allah kahretsinki telefonum kapanmıştı. Zaten çok iyi bir şey değildi ama idare ediliyordu,ama lanet olsun ki kapanmıştı. Önümü  döndüğüm sırada Ateş'in etrafındakilerin dağıldığını görmüştüm. Oflayarak aşağı indim ve çadırıma geçmeye yeltendiğim sırada ilerideki sese baktım bu bi çeşit uğultuyu andırıyordu. Yavaşça sesin geldiği yöne doğru gittiğim sırada Aslı'nın Rüzgara diz çökmüş ve ağladığını gördüm bi şeyler konuşuyorlardı  belliydi. İyice sokuldum ve duymak için ileri doğru yürüdüm
"Rüzgar ben sadece..."
"Ne sen sadece,ağlama kes"
"Ben... Özür dilerim"
"Bana bak"
Rüzgar sertçe Aslının kolunu kavramıştı,Aslı'nın canı yanıyordu belliydi ama yinede direniyordu.
"Rüzgar...Canımı yakıyorsun"
"Seni umursadığımı falan mı zannediyorsun"
Aslı daha deli ağlamaya başlamıştı. Rüzgarı ilk defa bu kadar asabi görmüştüm bu,bu hali deliye dönmüş bir Aslan'ı andırıyordu
"Kaç tane"
"Rüzgar sadece bir taneydi yemin ederim"
Rüzgar kolundan tuttuğu Aslı'yı ağaca doğru fırlatarak yere düşmesini sağlamıştı
"Bana yalan söylemeyi bile aklının ucundan geçirme. Eğer bunu denersen canın yanar"dedi ve Aslı'ya tekme atacağı sırada koruma iç güdüm devreye girmişti,nede olsa Aslı da benim kardeşimdi önceden. Büyük bir hırsla
"Ne yapıyorusun sen?"dedim
Rüzgar sertçe döndü ve beni omzumdan iterek
"Sana ne lan"
"Nasıl sana ne,bi kıza mı el kaldırıyorsun?"
"Evet bu seni mi geriyor?"
"Sen... İnanamıyorum ya"
"İnanman için çabalamıyorum Doğa şimdi git burdan"
"Bırak dedim"
"Aslı'ya kaçması için işaret etsemde o bu durumdan zevk alıyordu
"Sana ne Doğa bu mesele Rüzgarla benim aramda"
Rüzgar bana alaycı bir şekilde döndü ve
"Bas git"
Bunu aklım almıyordu,ben Rüzgar'ın böyle olduğunu düşündükçe deliriyordum.
"Peki ne haliniz varsa görün mü diyeceğim? Kızı vuruyorsun lan burda"
"Sana git dedim Doğa"üstüme yürüdüğü sırada sendeledim evettttt bu gözler beni tehdit eden gözlerin ta kendisiydi. Rüzgar sinirlenince sanki bambaşka birine dönüşüyordu.
Kolumdan tuttu ve sertçe kulağıma doğru eğilerek
"İbret al kendine ve sana bir şey söylediğimde ikiletme"dedi ve sertçe iterek ağaca çarpmama neden oldu.

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin