twelve, "the magic is here"

5.2K 526 101
                                    

Düzenlenmedi üzgünüm, affedin
Çok beklediniz biliyorum ancak bu hikayeyi yazma için gerçekten üzgün hissetmem gerekiyor :(
Son bölüm 100lerde oy almış, çok teşekkürler ancak üzülerek bildiriyorum ki bütün bölümler 100 oy olmadan bölüm atmayacağım. Sizi hayal kırıklığına uğrattım biliyorum ancak özür dilerim sizi seviyorum.
İyi geceler❤️

...

Roseanne üzerinde hissettiği yükle gözlerini araladığında elini acıyan boynuna götürdü. Parmak uçları tenine yer edinmiş kızarıklığın üzerinde gezindiğinde yutkundu. Ellerini iki yanına koyarak doğrulduğunda karşısında kapı pervazına yaslanmış Jungkook'un onu izlediğini gördü. Zor açılan gözlerini kırpıştırdı.

" Günaydın." Jungkook formaliteden de olda gülümsedi. Roseanne cevap vermek bile istemiyordu ancak kabalık yapmamaya karar verdi.

" Günaydın." Başını yana çevirdiğinde saatin sabah 6'ya geldiğini gördü.

" Neden uyumadın?" Jungkook kendisine sorulan soruyla başını kaldırdı ve yatağa yaklaştı.

" Uyanıp korkarsın diye." Roseanne gülümsedi.

" Ağlama krizine girmiştin, hatırlamıyorsun belki ama." başını salladı. Hatırlamıyordu. Tek hatırladığı boğazına sarılı olan ellerdi.

" Sakıncası yoksa, oturabilir miyim?" Jungkook parmağıyla yatağı işaret ettiğinde
Roseanne başını salladı.

" Bu konuyu açmak istemiyorum ancak, Seokjin'in siteye girerkenki kamera görüntüleri aldım. Eğer boynunun resmini çekmeme izin verirsen-" Hızlıca boynunu tuttu. Kimse görsün istemiyordu.

" Davayı kazanırız. Şüphesiz." Başını iki yana salladı. Küçük bir çocuk gibi davrandığını biliyordu ancak, şuan o savunmasızlığa sahipti.

" İstemiyorum." Gözünden bir damla yaşı sildi. Jungkook şaşkınca ona baktı.

" Ne? Boşanmak mı istemiyorsun?" Yüz ifadesi anında değişmişti.

" Uğraşmak istemiyorum." Ardından devam etti:
" Onu görmeye dayanamam Jungkook." Başını eğip sessizce ağlamaya başladığında Jungkook karşısındaki kadının çaresizliği karşısında kendini kötü hissediyordu. Elini Roseanne'nin elinin üzerine yerleştirip kendine bakmasını sağladı.

" Söz veriyorum, her şeyi beraber halledeceğiz." Tuttuğu eli sıktı.

" Özür dilerim Roseanne." Anlamsızca Jungkook'a baktı.

" Neden özür diliyorsun Jungkook?" Sesi kısık çıkıyordu.

" Ben, ben...böyle bir şey yaşadığın için özür dilerim. Böyle bir dünyada yaşadığımız için özür dilerim. Kendi cisim adına özür dilerim. Kendime verdiğim sözü tutamadım ben, sana zarar gelmesini engelleyemedim Roseanne. Ben özür dilerim." Roseanne'nin ağzı şaşkınlıkla açıldı.

" Hayır, dileme Jungkook. Eğer sen gelmeseydin, ben ölmüş olurdum. Lütfen, böyle söyleme." Jungkook başını kaldırıp parlayan gözlere baktı.

" Ama diledin değil mi?" Ardından devam etti:
" Ölmeyi diledin değil mi?" Roseanne başını yere eğdi. Belki de hayatında ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordu.

" Aşık olduğum adamın aslında nasıl biri olduğunu görmem yıllarımı aldı. O kadar kördüm ki, sözde aşık olduğum adamı tanıyamamıştım bile. Büyüyünce sihirin gerçek olmadığını öğrenen küçük bir çocuktan farkım yok benim. Bildiğim her şey yalandan ibaret artık." Kaşlarını çattı.

" Ben ona her şeyimi verdim Jungkook. Kalbimi, yıllarımı, hislerimi, kalp kırıklıklarımı. Her şeyimi ona adamıştım Jungkook. Ve şimdi benim tutunduğum o direkt kırıldı. En başından beri kırıktı ancak, ben göremedim. Ben bu utançla nasıl yaşarım?" Jungkook yutkundu. Uzanıp tombul yanaklardan akan gözyaşlarını silmek istiyordu ancak, sınırını çizdi.

" Yanılıyorsun Roseanne, sihir gerçek." Narin eli alıp kalbini götürdü.

" Sihir burda güzelim." Gözlerini kırpıştırdı.
" Sihir, gerçek aşk."

-Ve sen bana sihiri öğretiyorsun, Roseanne-

-Ve sen bana sihiri öğretiyorsun, Roseanne-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

...

Gereksiz kırgınım hahahahaha
Çok beklettim üzgünüm :(

moral of the story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin