four, "did you love her?"

6K 526 510
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen, iyi okumalar♥️

...

Roseanne koltukta bacaklarını kendine çekmiş otururken açılan dış kapı sesiyle başını dizlerinden kaldırdı.

" Hayatım, ben geldim!"

Seokjin elindeki gül buketi ve yemek poşetiyle salona girdiğinde karısını gördüğü gibi gülümsedi.

" Çin yemeği aldım, seversin sen." Roseanne ayağa kalkmadı.

Seokjin şaşkınca elindeki buketi masaya bırakıp Roseanne'nin yanına gittiğinde kaşları çatılmıştı.

" Bir şey mi ol-" elini Roseanne'nin yanağını yerleştirdi.

" Dokunma bana!" Roseanne var gücüyle karşısındaki ,ona artık tamamen yabancı gelen adamı, ittirdiğinde yaşlar çoktan gözlerine dolmuştu bile.

" neden?" Seokjin şaşkınca ona baktı.

" Ne...n'oldu?" Roseanne sertçe yakasını kavradığında nefesini tuttu.

" Yalvarırım yapmadım de." Seokjin yutkundu.

" Roseanne," ikisi de konuşmadı. Roseanne hıçkırıklarını tutamayarak ağlamaya başladığında Seokjin saçlarını çekiştirdi.

" Neden? Ben sana n'aptım?" Seokjin dolmuş gözlerini kırpıştırdı.

" Ben bunu hak edecek n'aptım?" Cevap bile veremedi.

" Onunla yattın mı?" Ağzını açmadı.

" Onunla, bizim yatağımızda yattın mı?"

" Yattım." Daha da ağlamaya başladı.

Kulaklarına inanamıyordu.

Yıllarını, ilklerini, hislerini, her şeyini verdiği adamın ona yaptıklarına inanamıyordu.

Kendini ilk defa birine karşı açmasını sağlayan adamı, ona her seni seviyorum dediğinde gözlerinin içi gülen adamı, evlenme teklifi ederken; kendisini ilk defa gelinlikle gördüğünde ağlayan adamı tanıyamıyordu.

Gözlerinde gerçek sevgiyi gördüğüne inandığı adamı artık hiç ama hiç tanıyamıyordu.

Boğazı yırtılırcasına ağlarken Seokjin yaklaşmaya bile cesaret edemiyordu.

Canı öyle yanıyordu ki, kendisi bile bilmiyordu nasıl hissettiğini.

Ezilmiş, paramparça edilmiş.

Boğazından yükselen hıçkırıklar geçtiği her bir noktayı keserken sıkmaktan morarmış yumruğunu serbest bıraktı.

Sadece kalbi kırılmıştı,
Sadece güveni,
Anıları,

" Roseanne-" konuşmasını istemedi. Biliyordu çünkü, sesini duysa yumuşardı.

Sesinden anladığı üzere Seokjin'in dolmuş gözlerini görse kıyamazdı, o kadar seviyordu ki; aptaldı bu yüzden.

Yine kendini düşünemeyecek kadar aptaldı.
Kendi hıçkırıklarının acısını kesip atıp Seokjin'in gözyaşlarını silmek isteyecek kadar aptaldı, ve
aşıktı.

Geçen bir kaç dakikanın, saatin sonunda Roseanne öylesine bir yere odaklanmış bakıyordu.

Ağlamaktan kızarmış gözlerini kırpıştırarak, hıçkırmaktan adeta yırtılan boğazının acısına rağmen ısırmaktan kanayan dudaklarını araladı.
Hem mecazen hem de gerçekten zemindeyken.

" Onu sevdin mi?"

Asıl cevabından korktuğu soru tam olarak buydu.

" Onu gerçekten sevdin mi?" Cevap alamadı.

" Sevmedim de," burnunu çekti.

" yalvarırım sevmemiş ol," sesi gittikçe kısılıyordu.

" yalvarırım sadece beni sevmiş ol, Seokjin," bir kaç dakika ikisi de ağzını aralamadı.

" onu sevdin mi?" Seokjin'in ellerini ellerinde hissetti.

" Roseanne, ben bilmiyorum."

" Kafam çok karışık." Aceleyle Roseanne ellerini çekti.

" Ben hiç bir şey bilmiyorum, neden böyle oldu bilmiyorum." Ellerini nereye koyacağını bilemiyor gibiydi, sesi titrekti.

Hızlıca ayağa kalktı Roseanne.

" Ben sana güvenmiştim!"

" Ben sana her şeyimi vermiştim,"

" her şeyimi."

" Ben seni gerçekten sevmiştim Seokjin,"

" Ben sana gerçekten aşık olmuştum,"

Sustu.

" Ama senin tek yaptığın kırıp dökmek, tek yaptığın beni paramparça etmek. Neden sorusuna bile cevap veremiyorsun!" Omuz silkti.

" Neden yaptın diyorum! Susuyorsun. Seviyor musun diyorum! Kesin bir şey bile söylemiyorsun!"

" O zaman şunu söyle, beni neden sevmedin seokjin?" Seokjin de ayağa kalktı.

" Ben seni çok sevdim Roseanne, hala da çok seviyorum." Roseanne sertçe elini ittirdi. Yalan söylüyordu.

" Eğer beni gerçekten sevseydin, ikinci bir kadın olmazdı Seokjin."

Onu kıran, aldatması bile değildi.
Onu kıran, ikisinin arasındaki karşılıklı aşkın aslında olmayışıydı.

" Yanılıyorsun Roseanne, eğer seni sevmeseydim senden çoktan vazgeçerdim. Ama olmuyor."

Roseanne cümlenin ağırlığında ezilirken nefes alamadığını hissetti.

Parmağındaki yüzüğü çıkardığında Seokjin yutkundu.

" Roseanne, yapma sevgilim. Tek ihtiyacım olan biraz zaman. Tek ihtiyacım olan aklımı ve kalbimi toplamak."

" Benim artık sana verecek ne zamanım, ne de sevgim var Seokjin."

Gözünden akan tek bir damla yaşı sildiğinde yüzüğü sertçe masaya vurdu.

" Çünkü sen bu gece, benim tüm her şeyimi, duygularımı tükettin Seokjin. Artık ben yokum." Devam etti: bu cümleyi söylemenin neden bu kadar zor olduğunu bilmiyordu.

" Ve benim için de, artık sen yoksun."

...

Helloo, dram kusuyorum

Aldatma konusunda çok hassasımdır ama tam yansıtamadım kusuruma bakmayın.

Belki seokjin x rose dan sıkılmışsınızdır ama bu üç bölüm olmaz hikaye oturmayacaktı

Umarım sevmişsinizdir, iyi geceler♥️

moral of the story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin