eleven, "thank you"

6K 569 500
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfenn, iyi okumalar sizi seviyorum❤️

...

Gülerek elimdeki kartla kapıyı açtığımda kapıyı hafifçe ittirdim ve ayakkabılarımı çıkardım.

Sözde dava hakkında olan yemeğimiz, çocukluk ve lise anıları yemeğine dönüştüğünde masadaki suyun yerini soju almıştı.

İçmemem gerektiğini biliyordum, ama yine de Jungkook'a uymuş ve haddinden fazla şişe sojuyu devirmiştim resmen.

Sarhoş falan değildim, durmam gereken yeri bilirdim ama çakırkeyif olduğumu inkar edemezdim.

Yüzümü Jungkook'a çevirdiğimde ellerini cebine sokmuş bana bakıyordu.

İkimiz sadece bakışırken bir anda başını sallamasıyla tekrar güldüm. Utançla başını sallamaya devam ederken kıkırdıyordum.

" Evet." Son kez başını salladığında yüzümde hoş bie gülümseme kalmıştı.

" Güzel yemekti." Onayladım.

" Teşekkür ederim, ayrıyetten hesap yüzünden ettiğimiz tartışmayı da unutmayacağım." Omuz silkti.

" Bir dahakine sen ödersin." Başımı salladım. Neden hala burda olduğunu merak ediyordum. Ama ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu.

" Sonra, görüşürüz?" Yaslandığı kapıdan çekilip dik durduğunda başımı salladım.

" Sonra görüşürüz." Asansör düğmesini bastığında zaten bu katta olan asansör hemen açıldı, ve Jungkook gözden kayboldu.

Kapıyı ardından kapatıp içeri girdiğimde ceketimi çıkarıp askılığa astım.

Salona yürürken üzerimdeki sweatshirtü de çıkardığımda altımda sadece eşofmanım kalmıştı. Bütün gece boyunca işittiğim kahkaha sesleri sonrasında, evin sessizliği gittikçe rahatsız bir hâl almaya başlamıştı. Parmağımla salonun ışığını açtıktan sonra elimdekini koltuğa fırlattım. Başımı kaldırdığımda gördüğüm yüz ile sıçradım.

Seokjin, oturduğu tekli koltukta sol ayak bileğini diğer bacağının dizine, dirseğini ise koltuğun koluna yaslamış bir şekilde atabileceği en karanlık bakışları gözlerime yollarken yutkundum.

" O adam kimdi?" Beyaz gömleğinin ilk üç düğmesi açılmıştı, saçları dağınıktı.

" İçeri nasıl...girdin?" Diğer elinde tuttuğu kartı kaldırdığında gözlerimi kıstım. Yüzünü görmek istemiyordum.

" Zor olmadı, şimdi söyle Roseanne. Kim o adam?" Elimi nereye koyacağımı bulamadım.

" Seni ilgilendiriyor mu?" Başını salladı.

" Demek seni ilgilendiriyor?" Gözlerimi yukarı diktiğimde dolmalarını engellemeye çalıştım, ama başarısızdım.

" Biliyor musun? Sen beni Acacia ile bir yıl boyunca aldatırken bu da beni ilgilendiriyordu." Güldü.

" Ben seni duygusal anlamda hiç aldatmadım." Derin bir nefes aldım.

" Yalan söyleme!" Ani bağırışımdan dolayı gözlerini kırpıştırdı. Beklemiyordu. Sesimi ilk defa bu kadar yüksek duyduğuna emindim.

" Bana artık daha fazla yalan söyleme!" Gözlerimden akan tek damla yaşı sildiğimde eliyle yüzünü kapattı.

" Yemin ederim senden başkasını sevmedim Roseanne, tek sevdiğim sensin. Daima sen olacaksın." Ağlıyordu.

moral of the story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin