Ria odasına varıp eşyalarını yerleştirdi ve yatağa kendini atarak tüm soğukluğu teninde hissetti. Rahat bir şekilde esneyerek yatakta yayılmıştı, adeta tüm uğraşlarının karşılığını almış gibiydi. Ria'nın gözünden süzülen küçük damla yatağın soğuk yüzeyiyle buluşup emilmişti ki havayla yer arasında olan elektrik boşalmasından çıkan ses Ria'nın ürkmesine neden olmuştu. Ardından kulaklara huzur veren yağmurun sesi gelmişti Ria'ya hemen yataktan kalkarak pencereye çıktı ve perdeyi araladı. Sokağın kasvetli havasını taksiden inen oda arkadaşı bozmuştu.
Kapının çalış sesiyle birlikte kapıya giden Ria'ya yağmur ve yıldırımlar eşlik ediyordu. Kapının küçük deliğinden baktı ve gülümseyerek kapıyı açtığında
-Selam, kusura bakma geç kaldım. Yağmur çok fena. Paris'de ne zaman yağmur yağsa, herkes taksiye atlıyor. Ben de aptal gibi onları izliyorum. Adım Sara. Şansımızı sokakta deneyeceğiz gibi gözüküyor. Şemsiyen var mı?
demişti bir çırpıda Ria'nın oda arkadaşı, aynı zaman da aceleci bir şekilde ıslak eldivenlerini ve şapkasını çıkarıyordu.
-Ah, sen saat 6'ya kadar gelmeyince, odayı bir gecelik daha tutmak zorunda kaldım.
-Ria, kusura bakma. Toplulukta her şey birbirine girdi.
Ria ona bakıp gülümsemişti.Aynı şekilde oda arkadaşı da gülümseyerek
-Neden gülüyorsun?
-"Paris" dediğin zaman, bir saniye önce "Paris'de herkes" dedin ya...
demişti oda arkadaşını kolundan tutup içeriye çekerken aynı zaman da konuşmasına devam ediyordu
-düşündüm de, artık ben de onlardan biriyim. Paris'de yaşıyorum.
-Evet, tebrikler. Bugün bir sansasyon yarattığını duydum. Aileni arayıp onlara haber verdin mi?
-Bayan Blanc seçmelerime geldi. Sonra da hemen gitti.
-İnanılmaz biri. İşini yansıtma şekli...
Enerjisi, sana yıl gösterdiği zaman, bağımlılık yapıyor sanki. Doğru kelime bu sanırım. Güçlü biri. Topluluğu savaş yıllarında ayakta tutmayı başarmış. Onlar kadınların sesini kesip bacaklarını açmalarını istedikleri zaman, Blanc ordaymış.dediğinde paltosunu çıkarmıştı. Ria elinden alıp askılığa astığında Sara gülümseyerek Ria'ya baktı.
-
Bayan Vendegast pencerenin kenarına oturmuş dışarı seyrediyor aynı zaman da topluluk için de yapılacak olan başkanlık seçimin de sadece öğretmenlerin olduğu bir toplantıyı bekliyordu ki
-Şimdi, oylamaya geçelim. Hepimiz seçtiğimiz bir ismi söyleyeceğiz.
diyen Bayan Tanner'ın sesini duydu. Pencerenin kenarından kalkarak masada ki yerini herkesle birlikte almıştı.
-Mandel, sen kimi seçiyorsun?
-Markos.
-Bayan Killen?
-Blanc.
-Judith?
-Markos.
-Boutaher?
-Blanc.
-Millus?
-Markos.
-Vendegast?
-Blanc
toplulukta ki diğer öğretmenler de fikirkerini beyan ettikten sonra Markos üç oy farkla kazanmıştı.
-Karar verildi.
dedi Bayan Tanner ve sözüne devam etti.
-Anne Markos başta kalmayı sürdürecek. Kimse verdiği oydan dolayı yargılanmasın. Çoğunluğun isteğine uyulsun. Çok yaşa Markos.
Hep birlikte "Çok yaşa Markos!" şeklinde bağırmışlardı ve yemeklerini yemek üzere çatallarını ve kaşıklarını hazırlamışlardı. Herkes yanında ki arkadaşlarıyla konuşurken Bayan Tanner ve Bayan Blanc sessizce fısıldaşıyorlardı.
-Anne seni sordu. Dün akşam ki işler yarım kaldığı için devam etmemiz gerekiyor.
-Hepiniz Patricia ile ilgili endişelerimi biliyorsunuz.
-Patricia'ya olanlar korkunçtu. Artık oyladığımıza göre, anne yeni birini denemek istiyor. Hatta çok yakında.
-Asıl soru bundan sonra kimi deneyeceği değil. Kimi seçerse seçsin yarayacağından emin olmak zorundayız.
-Annenin, bu konu hakkında fikirleriniz olduğuna inancı tam. Belki de Ria iyi bir tercih olabilir.
diyerek konuşmayı bitirmişti Bayan Tanner.