4

17 4 3
                                    

Psikolog alarmın sesiyle uyanıp, hazırlandı ve el çantasını alıp evden çıktı.

-Kır evine mi gidiyorsun?

demişti sokakta ısınan genç adam.

-Evet.

-Acayip donuyorum. Birazdan Caitlyn ile üniversiteye gidicem.

-Konuşan kim?

-Lacan.

-Ah, Lacan!

şeklinde ki diyaloglarından sonra psikolog hızlı adımlarla uzaklaşmıştı. Birkaç adım ötede ki bakkalı görünce girip bir gazete aldı ve başıyla selam verdi. Aynı şekilde o da selam vererek.

-Günaydın, Doktor Kelmperer.

-Günaydın

-Kır evine mi gidiyorsun?

doktor bu soruyu yanıtlamayarak yoluna devam etmişti.

Fabrikadan çıkan dumanın iğrenç görüntüsü etrafı kaplıyordu ona rağmen şehrin güzel görüntüsünde bir tek eksik bile yoktu. Hızla gelen tramvay'ın rüzgarıyla şapkasını tutup düşmesini engelliyordu. Sonraki tramvay durakta durduğunda önlerden bir yer kapıp gazetesini okumaya başlamıştı Doktor Kelmperer.

"Sonraki durak Marsilya. Burası tramvayın son durağı."

diyen tramvayın bilgisayar şeklinde ki sesi kesmişti okuduğu gazeteyle olan ilişkisini.

"'Lütfen kimliklerinizi hazırlayınız."

ardından gelen sesle gazeteyi katlayarak yan koltuğa koydu ve cebinden kimliğini çıkardı.

Uzunca bir yol yürüdükten sonra kır evine gelmişti nihayet. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinde çantasını kenarı bırakıp buram buram özlemle karısıyla yaşadığın evin kokusunu içine çekmişti. Karısından 12 yıldır haber alamıyordu ve öldüğünü bile düşünüyordu artık Doktor Kelmperer. Emekli olmasına az kalmıştı,  gerçi olmayı da düşünmüyordu. Duvarda ki kalbin içinde A ve K yazıyordu. Gördüğünde havanın soğlukluğuyla kızarmış yanaklarına gözünden usulca sıcak bir gözyaşı düşmüştü. Gözlerini silerek umursamaz bir şekilde sanki ilgilendiriyormuş gibi

-Anke bak, her yeri yine yaprak kaplamış.

demişti sanki karısı yanındaymış gibi sitem edercesine. Eşyalarını yerleştirdikten sonra çantasından çıkardığı kurabiye ve kitabını alarak üst kata çıktı ve ince bir battaniye aldı. En sevdiği ağaca giderek sandalyeyi yanına çekti ve oturdu. Battaniye'yi dizlerine serdikten sonra elinde ki kurabiye paketini dizinin üstünde duran tabağa çıkardı ve kitap eşliğinde kurabiye yemeye başladı. Havanın serin havası tüylerini ürpertirken orada olması ve orada ki anıları içini ısıtıyordu.

--

Uzunca bir merdivenden çıktıktan sonra Sara, Ria'ya katları gezdirmeye başlamıştı.

-Yatak odaları ikinci katta.

Uzun ve dar bir koridordan geçerken kapıda telefonla konuşurken saçlarıyla oynayan şımarık kızı dikkatle süzerken gülümsüyordu Ria.

-Neden beni seviyormuş gibi konuşmayı denemiyorsun?
Değişiklik olurdu.

diyordu platoniği sandığımız kişiye. Omuz silkerek odaya girdi ve telefonu kapatıp arkadaşlarının olduğu yatağa attı kendini. Ria ortamı sevmiş gibiydi. Sara ardından

- Burası benim odam. Burası da... senin.

diyerek Ria'nın dikkatini üzerine çekmişti.

-Komşuyuz.

Ria kursta ki odasını da almıştı. Hem yurtta Sara'yla birlikte olan odası hem de kursta ki kendine ait olan odasını gördükçe kendini şanslı hissediyordu. Gerekli olan eşyaları yanından getirmişti ve Sara'yla birlikte odaya yerleşmişti.

-Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa kapım açıktır.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 09, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin