33.BÖLÜM: GÖREV-2

51 2 0
                                    

Gözlerimi yeni güne açarak direk doğruldum. Yağız'ın nerede olduğunu bilmiyor iken lavaboya doğru ilerleyerek işlerimi hallettikten hemen sonra dolabın karşısına geçerek giyebileceğim bir siyah kot ile bordo askılı göbeği hemen hemen açık yazlık bir bluz alarak üzerime geçirdim hızla. Aynada kahverengi dalgalı saçlarıma şekil verdikten hemen sonra masadaki mat pembemsi ruju dudaklarıma sürerek hafif yüksek klasik siyah bir ayakkabı geçirdim ayaklarıma.

Aşağıya adım alır iken gelen seslerden kahvaltı yapıldığını anladım. Gülümsemem dudağımda iken kalbimin atışını hissedebiliyordum her adımımda. Merdivenlerden indiğimde ilk olarak bana günaydın diyen Ertunga'ya gülümseyerek aynı cevabı verdim.

"Bugün gülümsüyorsun, hayırdır?" der iken belimden hafifçe mutfağın olduğu tarafa ittirdi beni.

"Bilmem, pozitifim sanırım bugün." Der iken yaramaz çocuğu andırmıştı sesim.

"Bak hala terslemedin beni, iyi misin?" Der iken bana bulaştığı fazla belli idi.

Cevap vermedim ve sesli gülerek girdiğim mutfakta bana meydan okuyarak bakan Leyla Sayar'ı görmem ile dudaklarımdaki gülümseme düşerken gözlerim gergin çenesi ile oturan ve bana bakan bal rengine kaydı. Yağız da karşılıklı oturmaktan haz almıyor olması fazla belliydi ama Leyla Hanım hala gülüyordu. Masada oturan Deniz bile gergin iken Ertunga ilerlemem için belimden ittirdi ve Ertunga'nın karşısına tam da Yağız'ın yanına oturdum. Tabağıma birkaç malzeme koyduktan hemen sonra yeme işlemine geçecektim ki kaldırdığım çatalı Leyla Sayar'ın sesi durdurdu:

"Afiyet olsun demek yok mu?" der iken Leyla Sayar umursamadan ağzıma salatamı attım ve ağzım dolu iken:

"Afiyet olsun, ne kadar bensiz başlasanız da siz." Dedim yapma bir gülümseme ile.

"Biraz daha erken kalksaydın emin ol beklerdik seni." Dediğinde o da yapmacıktı.

"Neden, kalkış saatine göre mi insanları bekliyorsunuz?" dedim ve göz devirdim.

"Yemen bitti ise artık git." Diyen sıkılmış tonda Yağız idi.

Başımı tabağıma gömer iken ciddi anlamda kadına duyduğum sinirin fazlalığı nefes kesiyordu. Egodan başka bir şey değil idi kendisi. Sinir bozucu ve son derce gıcıktı benim için kendisi. Kendi oğlu dahi gergin iken masada kadın gülümseyebiliyordu.

"Aslında depoyla ilgili konuşacaklarım var." Dediğinde bakışlarım diğerleri gibi onda idi. Gözleri bana döndü ve aşağılayıcı bir bakıştan sonra "Özel konuşacağımız şeyler, anlarsın ya." Dediğinde baştan sağıyordu beni.

Kollarım masada iken başımı aşağı eğerek gülümseyerek iki yana salladıktan hemen sonra başımı kaldırarak bana meydan okuyan yaşça benden büyük kadının kahverengiye kaçan gözlerine baktım. Nasıl bu kadar gıcık olabiliyordu acaba?

"O da depodan." Diyen Deniz'in keskin sesi iken hala gözlerim kadında idi.

"Depoyla ilgili şeyleri herkesin bilmemesi gerekli değil mi oğlum?" der iken Yağızdan medet umuyor gibiydi.

"Bu masada ki herkes kim Leyla Hanım?" der iken onu işaret ettiğimi anlamıştı masadaki herkes. Ertunga dudaklarını birbirine bastırır iken, Deniz'in gözleri büyümüştü ve Yağız memnunca sırıtıyordu.

"Konuş." Der iken Yağız, kadının gözleri hala bende iken bakışları fazla ters idi.

"Mehmet Soyes, Arınçlar'ın çalıştığı adam, rakip şirket ile anlaşmış." Der iken gözlerimin içine bakışındaki o zehirli bakışı yok sayarak dikleştim Mehmet Amca ve soyadımız ile.

Geleceğe UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin