Birinci bölüm

61 6 1
                                    

Hava yağmurluydu. Ben yağmuru çok severdim o yüzden bizimkilerden ayrılıp camın kenarına gidip yağmuru izledim. Ama bu yağmuru sevdiğim için değil yaşadığım acılardan kurtulabilmek içindi. Babamla annem ayrılıyorlardı oysa ben hep onlar gibi bir aşk dilemiştim kendim içim. Babam anneme toplantıdayım derken kızlarla takılıyormuş. Benim süper kahramanım artık lavabo köşelerinde ağlamamı sağlıyordu. Bunları düşünmemek için kızların yanına gittim. Damlan, Nisa ve Göksu konuşuyorlardı. Bende onları gizlice dinledim. Göksu şöyle diyordu "kaslı erkekler çok yakışıklı bence" diyordu. Damla ve Nisa ise ona hak veriyordu. Arkalarında gizlice gelip"ula benim delilerim hani sizin için aşk yasaktı ha? Yoksa benim arkamdan iş mi çeviriyorsunuz?"
"Yok kız." dedi Damla
"Konuşuyorduk işte lan. Aaaaaa! Sen bizi sözünü tutmayan kardeşler mi  sandın? Biz çin settiyi bile yıkarız." dedi Nisa. O an gözlerim dolmuştu. Hem arkadaşlarımın bana olan sevgisi için hemde arkadaş değil kardeş olduğumuzu hep söyeldiği için. Onlar benim canlarımdı. " kantine gidsek mi ya? Lan çok acıktım!" dedi Damla. Sözde bize "öğlen arasına kadar bekleyelim." demişti. Demek dayanamadı. "Esila ne bakıyorsun öyle öldürecekmiş gibi? Açıkta bir yerimiz mi var?" dediğinde bana zil çaldı. "Bak zil bile bana hak veriyor." dediğimde yüzünde bir tebessüm oluştu. Gamzesi ortaya çıkmıştı çok sevimli görünüyordu o an türkçe öğretmeni sınıfa girince herkes "hocam sınavları okudunuz mu?" dedi. Hoca evet dercesine başını sallayınca içime bir gerginlik oluştu hoca sınavları okumaya başladı. "Esila Mira Çakır seksen beş."
dediğinde rahatlamıştım. Çünkü kırk beş bekliyordum. Hoca bir kaç isim okuduktan sonra bizimkilere sıra geldi"Damla Koçyiğit seksen beş,"dediğinde yüzünde sinsi bir gülücük oluştu."Göksu Kardelen seksen,Nisa uzungöl doksan beş." dediğinde sınıfta bir"uyyyyyyyyiiiii" sesi oluştu. Tabii Nisa çalışkan olduğu için her sınav sonucunda bu sesleri duymak zorunda kalıyorduk. Hoca ders boyunca dersi sıkıca bir şekilde anlatmıştı. Bu dördüncü dersti yani zil çaldığında öğle arasına girmiş olacaktık. "Zilin çalmasına kaç dakika var?" diye soru sorduğunda hoca herkes"dört dakika var hocam." dediğinde herkes toparlanmaya başlamıştı ve zil çalmıştı bizimkilere "siz gidin ben arkanızdan gelicem" dedim. Onlarda tamam dedi. Onlar gidince biraz oturup sınıftaki sessizliğin tadını çıkardım. Çünki sınıfımız normalde böyle sessiz değildir. Bizimkiler daha çok merak etmesin diyene aşağı indim. Hızlıca inerken birine çarpmıştım. Gözümü zar zor açtığımda siyah saçlı, siyah gözlü,uzun bir çocuk vardı karşımda "çok özür dilerim." dedim çocuğa" sorun değil. Genelde güzel kızlara çarpmam" dediğinde yüzüm kıpkırmızı olmuştu."teşekkür ederim" dedim utanarak."bunlar gerçekler." deyip yanağımdan makas aldı. Ben donmuştum. Kıpırdayamıyordum. Aksine o çok rahattı. Gittiğinde ben hala donduğum yerdeydim ama gülmeden duramıyordum.Allahım buda neydi?

Deli ÇeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin