Bistüri nazikçe aşağıya doğru kayarken açtığı derin yara kusursuzdu. Her zaman hayranlıkla seyretmişimdir. Otopsi soğuk kanlılık ve kocaman bir mide ister. Eğer yemek yedikten sonra otopsi yapmaya kalkışırsanız sonu genellikle kötü biter.
"45 yaşında, kadın. Tek başına yaşıyor. Ölüm sebebi belirsiz. Büyük ihtimalle aldığı ağır darbelerden dolayı olduğunu düşünüyoruz. Tabi kan kaybı da var."
"Bu işler düşünce gücüyle yürümüyor malesef. Her neyse lütfen devam edin." Yanımda cinayet masasından Caner duruyordu.
"Aslında çok bir şey yok. Evinde özel türkçe dersleri veren emekli öğretmen kendi halinde bir kadın. Bu caniligi kendi halinde ki bi kadına nasıl yaparlar. "
"Psikopat olduğu kesin. Bak sana ne göstereceğim. " göğüs kafesini de iki yana ayırdığım da Caner'e elimde yaklaşmasını işaret ettim.
Kadının erimiş organlarını görünce tepki olarak elini ağzına götürdü.
"Melek bu? Bunun doğal bişey olduğunu sanmıyorum. Böylesi bir şeyi daha önce ki vakalarda gördüğüme emin değilim."
"Bende. Bu konuda tam olarak bir şey söylemek yanlış olur. Biraz daha inceleme yapmam gerek. "
Elimdeki bistüriyi bir kenara bırakıp elimi kadının kurtlanmış organları arasına daldırdım.
"Yaşam şartlarının pek de iyi olduğu söylenemez."
Caner kafasını sallamakla yetindi sadece. Maskesinin altında konuşsa kusacak gibi bir hali vardı.Sessizce işimi yapmaya devam ettim. Arada ses kayıt cihazına gördüğüm ip uçlarını kaydediyordum.
Otopsiyi bitirdiğim de bende bitmiştim. Son dikişi attıktan sonra eserimi incelemek için geri çekildim. Kadının göğüs kafesin de oluşan 'T' şeklinde ki düzgünce dikilmiş dikiş izleri başarılı gözüküyordu.
Caner'e ben seni ararım deyip onu ofisimden kovdum. Deri koltuğa kendimi bıraktigim da saatlerce ayakta durmaktan her yerim agriyordu. Dosyaları açıp raporlarimi serdim masanin ustune.
Hastanede ben ve bir tane güvenlik görevlisi dışında kimse kalmamisti. Geç saatlerde ben ve dusuncelerim bir basimiza kalmistik. Kadının ilk hali geldi gözlerimin önüne.
...
Olay yerine çağırıldığımda bu kadar da kötü olabileceğini beklemiyordum. Kapıdan içeri girdiğimde olay yeri inceleme ekibi karşıladı beni. Biraz ilerde cesedin başına eğilmis Caner'i gördüğümde karşısına geçip cesedin başında diz çöktüm.
"Tavanda asılıydı." Caner'in sözleri üzerine ayağa kalkıp etrafı incelemeye başladım.
Etrafta ilginç bir şey yoktu. Basit bir intahar girişimiydi sadece.
..
Boş hastaneden yankı yapan gürültüyle yerimden fırladım. Sesin geldiği yöne gitmek belki de en büyük aptallıktı ama merakımı yenemedim.
Ofisimden çıktım ve sesin geldiği yöne ilerlemeye başladım. Topuk seslerim kalp atışımla orantılı bir şekilde gidiyordu.
"Kimse var mı??" Boş koridorda bağırırken aslında sorduğum soruya cevap beklemiyordum.
Etrafa biraz daha baktıktan sonra kimsenin olmadığına emin olup ofisime dönmeye karar verdim.
Elimi kapıyı açmak için uzattığım da ensemde hissettiğim nefes donup kalmamı sağladı. Sanki hareket etsem ölecekmişim gibi. Ama etmesemde zaten ölecektim. Tüm gücümü toplayıp elimi kapının kolundan çektim ve yavaşça arkası döndüm.
Boynuma saplanan iğne bütün her şeyi saniyesinde karartmaya yetmişti. Ama karanlıktan önce son bi kez onu görmüştüm. O yüzü asla unutmayacağım.
Ve sonrası karanlık..