3 . Bölüm

492 19 9
                                    

Her yer kan içindeydi. Ellerim.. Bütün duvarlar. Yer kan gölü olmuştu. Gözlerimi yukarı kaldırdığım da Cerrah'ın bana gülen yüzüyle karşılaştım.

"Hiç bir işimi yarım bırakmam. " diyordu gülerken. Sonra ellerimi boynuma götürdüm derin bi kesik vardı. Nefes almakta zorlanıyorum. Öksürmeye başladım.

..

Gözlerimi açtığımda öksürmeye devam ediyordum. Boğazımı yakan köpüklü suda çırpınıyordum. Suyun yukarısına çıkıp derin bir nefes aldım. Ellerim hemen boynuma gitti. Kesik yada herhangi bir şey olmadığını farkedince gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım.

Hemen duş alıp hazırlandım. Kahvaltı yapmak için mutfağa gittiğimde buzdolabının üzerindeki kırmızı kağıt dikkatimi çekti. Yaklaşıp baktığımda "Bu gece saat sekizde." Cerrahın yazmış olduğunu düşündüm. Demek ki dün gece buradaymış. Evime kadar girmiş, ben uykudayken o evimdeymiş. Notu cebime atıp evden çıktım. Bu sefer onu kendim yakalayacaktım.

Hastaneye gittiğimde otopsi için bekleyen 5 tane ölüm vardı. Önce onları halledip sonrada kendi yoluma bakacaktım. Ellerimi steril bir şekilde yıkadıktan sonra önce bonemi taktım. Sonra steril önlüğümü steril eldivenlerimi giydim. Gözlüğümü ve maskemi taktıktan sonra savaşa hazırdım.. 2.no'lu otopsi odasına adımımı attım.

☆ ☆ ☆

Son cesede dikişi atarken her yerim ağrıyordu. Bugün her zamankinden biraz daha yoğun geçmişti. 5 tane dün geceden 2 tanede bugün gelen adli vakaları acil olarak almak zorunda kalmıştım.

İşim bittiğinde maskeyi ve boneyi hızla çekip çöpe attım. Arkamdaki önlüğümün iplerini çözen yardımcım Yasemin'e teşekkür edip ofisime geçtim.

Davetsiz misafirim vardı. Rüya'yı burada görmeyi beklemiyordum.

"Hoşgeldin" yorgun yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip dostumu iyi bir şekilde karşılamaya çalıştım.

"Hoşbulduk." Ifadesiz suratının ardında birşeyler olduğu açıkça belli oluyordu.

"Ne oldu? " sorum karşısında sonunda yüzüme bakabilmişti.

"Çok az kalmıştı. "

"Anlıyorum sorun yok." Zaten benim yüzümden kendini suçlu hissediyordu bir de onu yakalamasına az kaldı ve o bunu başaramadı diye onu suçlayamazdım.

Saate baktığımda 19:30 olduğunu gördüm. Yani yarım saat sonra... Hemen Rüya'ya bir bahane uydurup hastaneden çıktım. Arabama atlayıp eve vardığımda sekize beş dakika vardı.

Odama gidip cerrahtan sonra kendimi korumak için edindiğim 45 liği belime taktım. Bir fener ve mutfaktan büyük ekmek bıçaklarını belimdeki yerine yerleştirdikten sonra artık hazırdım.

Dış kapının önünde sesler duyduğumda elimin birini silahıma koyarak diğer elimle bıçakla dış kapıyı açıp etrafı kontrol ettim. Gördüğüm tek şey kırmızı bir ipti. Ipi takip etmeye başladım. İpin sonuna geldiğimde bahçemin sonundaydım. Kırmızı bir elbise vardı. Anlam veremedim. Üzerinde mi pembe not kağıdında "giy ve terasa gel" aklıma hiç bir şey gelmiyordu tek odaklana bildiğim cerrahtı.

Elbiseyi elime alıp yukarı çıktım. Tabi ki giymeyecektim. Cerrah beni öldürürken güzel görünmemi mi istiyordu? Adam gerçekten bir manyaktı.

Eve geri dönüp üst kata terasa çıktım. Merdivenlerde mumlar yanıyordu. Cerrah çok mu romantikti? Yukarı doğru çıkarken çiçeklerden geçit yapılmıştı ve bu kesinlikle cerrahın işi değildi. Anlamam ne kadar geç olsada içimde elbiseyi giymeye can atan bir ben daha vardı. Geçitin sonuna geldiğimde terasta yemek masası vardı. Üzerinde; kırmızı şarap, üstü kapalı yemek tabakları, çiçekler, mumlar.. Kısacası mükemmeldi.

Bir anda müzik çalmaya başladı. Gökhan Türkmen - Sen İstanbulsun çalıyordu. Arkamda nefesini hissettiğim Doruk'u o harika erkeksi kokusundan tanımamak mümkün değildi. Biz ayrılmak üzereydik ama hala uğraşıyordu. Hala çabalıyordu. Bu cerrah olayından o kadar yorulmuştum ki ona bir şans vermek istedim. Çünkü ayrılık için geçerli bir sebep yoktu aslında.

Otopsi odasının yardımcı doktoru Doruk beni kaybetmekten korktuğu belliydi. Ellerini belime dolayım vücudunu benimkine bastırdı. Derin bir nefes alıp ellerimi ellerinin üzerine koydum.

"Bana bir şans ver Melek." Gözlerimi kapatıp sadece anı yaşamak istiyordum.

"Sanırım elbiseyi giysem iyi olacak. " arkamda olmasına rağmen gülümsemesini hissedebiliyordum. Ellerini benden çekip bir adım geri gitti.

"Bekliyor olacağım Meleğim. " bana uzattığı elbiseyi alıp gülümseyerek aşağı kattaki odama gittim.

Odaya girdiğimde boğazım yırtılana kadar çığlık attım ve atmaya devam ediyordum ta ki sesime gelen Doruk'un kollarına düşüp bayılana kadar...

OTOPSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin