Hastane odalarından birinde açmıştım gözlerimi. Hala boynumda yoğun bir ağrı vardı. Elimi tutan kişiye baktığımda bunun Rüya olduğunu gördüm. Kendimi güvende hissettirmişti. Gözlerimi açtığımı görünce doktora haber vermeye gitti. Bense son anımı hatırlamıştım. O'nu...
Tekrar geri dönmüştü. Benim için geri geleceğini söylemişti ama yıllar sonra hala beni unutmamış olması yapacaklarının kısa bir özetiydi. Bana kendini bu şekilde göstermesi "oyun başladı" demekti.
..
Hastaneden çıktıktan sonra Rüya'yla bir kafeye gittik. Yol boyunca tek kelime etmemiştik ikimizde. Kafede ise sessizliği bozan Rüya olmuştu.
"Hapishaneden kaçmış."derin bir nefes aldım. Benim gibi rüyada korkuyordu.
"Dün gördüm rüya. O kadar yakındı ki. Istese beni orada rahatça öldürebilirdi. Ama yapmadı? Neden? Intikam istiyor. Korkuyorum rüya. " istemeden gözümden yaşlar suzuluyordu. Aslında güçlü biriydim fakat ona karşı bu kadar zayıf olmak canımı acıtıyordu.
Gözlerim kolumda ki derin yara izine kaydı. O geceyi tekrar tekrar yaşıyordum. Her gun. Her gece kabusla uyanmak.. ve tekrar hatırlıyorum.
Gozlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Istemeden yine oradaydim.
Salonda.
Üzerimde ince bir battaniye, işin yoğun temposundan kurtulmaya çalışıyordum. Ruhumu dinlendirecek bir müzik. Otopsi odasında seri katilin imzasına kapatıyordum gözlerimi.
Birden telefonun zil sesiyle uyandım. Rüya arıyordu.
"Alo?"
"Efendim rüya? "
"Üzgünüm rahatsız ettim. Evde olduğunu biliyorum ama bir şey sormam gerek. Bizim cerrah'ın ölüleriyle sen ilgileniyordun değil mi? "
"Ahh. Malesef evet. Yine yeni biri mi. Bu 4 oldu"
"Yok hayır sadece ölüm sebepleri hepsinin ayni mi diye soracaktım"
"Evet. Adam direk Atardamarı keserek olayı bitiriyor sonra da onları süslüyor. Oyuncak bebekleri gibi."
"Oyuncak bebek." Bodrum da duyduğum sesle yerimden doğruldum.
"Rüya bodrumdan sesler geliyo. Ben seni sonra ararım bakmam gerek."
"Tamam. Sana geliyorum birkaç sey daha sormam lazım. Dikkatli ol."
Telefonu kapattıktan sonra ayaga kalktım. Mutfaktan elime bir bıçak alıp aşağı kata yani bodruma yürümeye başladım. Evde ki rahatsız edici sessizlik yetmezmis gibi bide üstüne kapıyı açarken çıkan gıcırtı adrenalini tavan yaptırıyordu.
Işığa elimi uzattım fakat yanmiyordu. Lanet okuyup merdivenden yavaşça aşağıya indim. Telefonun ışığını açıp etrafı kontrol etmeye başladım.
Biraz daha ilerledikten sonra cam kırıklarını görünce geri geri adım atmaya başlamıştım. Kalbim deli gibi atiyordu. Icerde biri vardi ve bunun cerrah olmaması için dualar ediyordum. Sırtımı bir seye çartığimda çığlık atmamak elimi ağzıma götürdüm. Tekrar bir ses duydum. Hizla telefonun isigini kapattim. Olduğum yere yavaşça çöktüm. Kacmak için çok geçti. Bu Cerrahti. Benim icin gelmişti. Bu seferki bendim. 1hafta once baslayan cerrah cinayetlerine bir yenisi daha eklenicekti.
Rüyayı aradım. Sesim çıkmıyordu. Masanın arkasından onu izliyordum. Duvara bişeyler yazıyordu. Ama okumaya korkuyordum. Yazısını bitirdikten sonra göz önünden çekildi. Gözlerim duvardaki yazıya kaydı. "Burada olduğunu biliyorum." Gözlerim korkuyla açıldı.
Tek güvencem olan elimdeki bıçağa baktım. Bıçaktan yansıyan surata dikkatlice baktığımda ben olmadığımı anladım. Bu cerrahti.
Kaçmaya çalıştığım da çok geçti. Saçlarım dan beni yakalayıp diğer köşeye savurdu. Elimdeki bıçak fırladı gitti. Saçlarımın acısı bütün vücudumu etkiliyordu. Ayağa kalkıp kaçmaya çalıştığımda beni tuttu ve başka tarafa savurdu. Üzerime doğru gelmeye başladığında hem korkudan hemde acıdan hareket edemiyordum. Üzerime oturduğunda koca cüssesinin altında nefesim kesilmişti. Kafamı diğer tarafa çevirdiğim de bıçağı gördüm. Almaya çalıştım fakat ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Benden önce bıçağı alıp bodrum katın başka bir köşesine fırlattı. Yüzünde çocuk azarlar gibi bir ifade vardı. Sanki Çakmakla oynama yada yabancılarla konusma der gibi.
Alet çantasına uzandiğinda isimin bittiğini anlamıştim. Korkuyordum. Ve bu onun hoşuna gidiyordu. Bisturiyi çıkardığında bu kadar basit olamaz diye düşündüm. Karşı koymaya çalışmıştım ama o kadar iriydi ki karşı koymak neredeyse imkânsızdı.
Bağırmaya başladığımda beni susturmaya çalışmadı çünkü ikimizde burda kimsenin beni duyamayacağını biliyorduk.
Kolumu yana doğru açtığında ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Elindei bistüriyi koluma dogru bastırdığında bileğimden başlayarak dirseğime kadar derin bir sekilde yara açtı. O kadar çok çığlık atmıştım ki başım dönmeye başlamıştı. Ta ki silah sesini duyana kadar. Iri adam yani cerrahı sarsan kurşundu. Rüya onu yaralamıştı. hemen yanima kostugunda silahı bir yandan cerraha dogrultmustu. Rüyanın bana sarılmasını fırsat bilen cerrah makasi eline alarak Rüya ya dogru savurdu. Makas rüyanın koluna saplandı ve elindeki silah fırladı bizden uzağa o anda kolumdaki kesiği unutup elime geçen demir parçasını kafasına indirdim. Başına aldığı darbe onu bayıltmaya yetmişti.
Sonrası mı? Sonrası belli. Polisler cerrahı hapise tıktı. Cerrahta yakalanmasindan sorumlu beni buldu..
Gece kadar koyu mavi gözlerinde sadece nefret vardı.
...
Rüyanın seslenmesiyle anılarımdan sıyrıldım. Kafeden çıkıp eve gelmiştik.
"Melek istersen bu gece bende kal tedirgin oluyosan yani çünkü seni evde tek başına bırakmak istemiyorum."
"Eve kadar bıraktığın için teşekkür ederim. Aslında her şey için teşekkür ederim. o gün sen olmasan belkide çoktan... "
"Melek kes şunu" sözümü ikaz edercesine kesti. Hic bisey demeden arabadan inip evime geldim.
Kapıyı açtığımda karanlık beni kucaklamıştı. Işığı yakıp evi iyice kontrol ettikten sonra küveti köpükle doldurup içine girdim.
Gozlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.
Biraz saçma bittiğini düşüne bilirsiniz ama diğer bölüm için güzel planlarım var. Hikaye hakkında görüşleriniz benim için çok önemli. Daha ilk hikayem ve beni lütfen yanlız bırakmayın.