"Bulanıklar ve Safkanlar"
Okuldaki ilk günüm sona erdiğinde sanırım mutluydum, derslerde en başarılı bendim. Profesör McGonagall ilk günden ödev vermişti, hızla Biçim Değiştirme ödevimi yaptım. Hava aydınlık sayılırdı, bu yüzden biraz bahçede gezmeye karar verdim.
Yasak Orman'ın sınırında durdum ve bir ağacın gövdesine dayanarak yere oturdum, ormanın çok ilgi çekici görünmesine rağmen sadece bakmakla kaldım. Biçim Değiştirme kitabımı çıkarıp sayfalarını karıştırmaya başladım, en sevdiğim ders İksir'di ama Biçim Değiştirme'ye de bayılıyordum.
Sirius ve James yanlarında iki çocukla dışarı çıktılar. James kahkahalarla "Sonra ona dedim ki 'Benim saçımdan önce kendi koca burnuna bak sen!' ve tabii Profesör Flitwick Gryffindor'dan on puan sildi, ama her puanına değerdi." dedi.
Hepsi onun dediklerine gülerken Sirius beni fark etti, "Hey Mad!" diye seslendi. Kitabımı kolumun altına sıkıştırıp onların yanına doğru ilerledim.
Sirius ve James yanlarındaki çocuklarla tanışmamı bekler gibi bana bakıyorlardı, "Adım Madeline Black, ama herkes bana Mad der." dedim. Bodur olan çocuk gülerek "Ben Peter Pettigrew." dedi, diğer çocuk da "Ben Remus Lupin." diye ekledi.
James "Mad, Snape'le olan kavgamızı izledin mi? Gerçi kavga iki kişiyle olur, ben onu tek başıma mahvettim." dedi gururlu gururlu, "Hatırladığım kadarıyla devamında Profesör Flitwick binanızdan on puan silmişti." dedim gülerek.
James somurtarak "Önemli olan kısım orası değil ki." dedi, elimi onun omzuna koyarak "Üzülme James, belki bir gün bir düelloyu kazanırsın." dedim ve sırıttım. Herkes gülerken James suçlayan gözlerle onlara bakıyordu, Lupin "Üzgünüm dostum." derken gülmesini engellemeye çalışıyordu.
James "Ha ha ha, ne kadar da komik." derken elimi omzundan çektim, ben çekerken Sirius "O da ne?" dedi. Dosdoğru annemin bana verdiği yüzüğe bakıyordu, yüzüğümle oynayarak "Annemin hediyesi." dedim.
Sirius kaşlarını kaldırarak "Annen sana ne zamandan beri hediye olarak yüzük alıyor?" dedi. Oflayarak "Aile yadigarı gibi bir şey işte Sirius." dedim. Pettigrew arkamda bir yeri işaret ederek "Bir Slytherin geliyor." dedi.
Arkamı döndüğümde işaret ettiği kişinin Andromeda olduğunu gördüm, istifimi bozmadan "Evet, kendisini çok yakından tanırım." dedim. James ve Sirius endişeli gözlerle bana bakıyorlardı, Andromeda ile aramızın hiçbir zaman iyi olmadığını en iyi onlar biliyordu.
Andromeda "Ne zamandan beri Gryffindor'larla konuşur oldun Madeline?" dedi sorgukar bir biçimde, "Sirius ve James Gryffindor'a seçildiğinden beri." dedim soğukça.
"Annem senin Gryffindor'larla konuştuğunu bilse ne olur acaba?" dedi ukala bir şekilde, sırttım ve "Muhtemelen 'Bu seni ilgilendirmez pis Kanıbozuk, benim iznim var' derdi." dedim.
Andromeda kızgınlıkla "Ne cüretle!" diye haykırdı ve bana asasını doğrulttu. Ah harika, Gryffindor'ların önünde aile kavgası. James olaya müdehale etmek için ağzını açtı ama Andromeda "Sen karışma!" diyerek ona bağırdı. Lupin ve Pettigrew şok olmuş bir biçimde bizi izliyordu.
Rezil oluyorduk! Hem de o Kanıbozuk yüzünden! Tıslayarak "Senden nefret ediyorum!" dedim ve kimsenin beni engellemesine izin vermeden Andromeda'ya bir lanet yolladım, Andromeda bir iki metre geriye sıçrayarak yere düştü. Onu gram umursamadan Hogwarts'a doğru ilerledim.
Kızlar yatakhanesinin camından Kara Göl'ü izlerken benimle arkadaş olmaya çalışan kız "Bir Gryffindor seni çağırmamı istedi, adı Sirius'muş." dedi. Başımı onaylarcasına salladım ve ortak salondan çıktım, Sirius duvarın hemen önünde -Slytherin Salonu'nu nerden bildiği hakkında hiçbir fikrim yok- duruyordu.